Z Dergi Mobil Uygulamasını
ÜCRETSİZ HEMEN İNDİRİN!

Mobil Websitesine Devam Et >>

Üstad Siyah Kalem’in Atları
Mustafa Altun

Yazı Boyutu: a a a
Okuma Modu

Üstad Siyah Kalem’in Atları
Mustafa Altun

https://www.zdergisi.istanbul/makale/ustad-siyah-kalemin-atlari-234

Çizimleriyle günümüz sanatçılarını dahi etkileyen Mehmed Siyah Kalem’in gerçek kimliği meçhuldür. Siyah Kalem’in miyatürleri Fatih Albümü olarak adlandırılan ve hâlen Topkapı Sarayı Müzesi Hazîne Kitaplığı’nda muhâfaza edilen dört albüm içinde topluca bulunmaktadır. Muhtevâ ve mâhiyet bakımından birbirleriyle ilgili görülen bu dört albümden (2152, 2153, 2154, 2160 numaralı albümler) 2154 numaralı albüm 1910 yılında Münih’te bir sergide tanıtılır. Resimler sanat severlerde büyük ilgi uyandırır.

Mehmed Siyah Kalem’e atfedilen ve 1300 ile 1500 yılları arasındaki dönemde yapıldığı tahmin edilen çizimler, Orta Asya resim geleneğinin en ilginç örneklerini oluşturmaktadır. 80 yapraklık albümdeki resimler gerek konu ve konunun ele alınış biçimi gerek üslûp özellikleri bakımından gerekse bahsedilen dönemin sanat anlayışından belirgin biçimde ayrı durmasıyla sanat târihçilerini yakından ilgilendirmiştir. Albümün Avrupa seyahati sonrasında başlayan tartışmalar Siyah Kalem’in resimleri hakkında birçok respit ve iddiayı gündeme getirmiş olsa da resimler musavvirin kim olduğu konusunda daha fazla veri içermiyor. Ancak onun sıra dışı üslûbu  kendine özgü çarpıcı bir anlatım dili yarattığı muhakkak.

SİYAH KALEM GERÇEKTE KİMDİ?

Siyah Kalem hakkında netlik bekleyen ana meselelerden biri onun ismiyle alâkalıdır. Mezkûr albümdeki çizimler incelendiğinde bâzılarının üzerinde “Kâr-ı üstad Mehmed Siyah Kalem” yazılı olduğu görülür; bilindiği gibi, sanatta usta çırak ilişkisinin geçerli olduğu şark dünyâsında sanatçıların hangi aşamada olursa olsun kendilerini “üstad” diyerek tanıtmaları olağan bir durum değildir. Çizimlerin üzerinde bulunan imzâların özensizce, hatta çoğu zaman tersten atılması ibârelerin resimlere sonradan eklenmiş olabileceği düşüncesini uyandırmaktadır. Bu durumda şöyle bir soru ortaya çıkıyor: Eğer bu ibâreleri resimlerin üzerine sanatçı dışında başka biri eklediyse o hâlde çizimler hakkında ne derece bilgi sâhibiydi? Çizerin kimliğinden gerçekten emin miydi? Bu soruların şimdilik bir cevâbı yok.

Siyah Kalem etrâfında cereyan eden tartışmanın diğer bir önemli ayağını eserlerin ortaya çıktığı coğrafyanın menşei meselesi oluşturur. İran yâhut Çin sanatı ile bağlantılı olduğunu düşünenler vardır, ancak ağırlıklı görüş bu resimlerin Çin sanatına daha yakından ilgili olduğu şeklindedir. Meselâ Emel Esin, Siyah Kalem’in üslûbundaki resimlerde iki tekniğin görüldüğünü ileri sürer: Çin sanatı ve parlak renkleriyle, gerçekçiliği, ifâdeciliği ön planda tutan, grotesk konulara eğilen Uygur sanatı. Siyah Kalem’i sanat ve bilim çevrelerine tanıtan Mazhar Şevket İpşiroğlu ise Uzakdoğu etkisini kabul eder, ancak bâzı yönlerden Çin üslûbundan farklılık gösterdiklerini de söyler. Siyah Kalem resimleri üzerine sonraki yıllarda yapılan çalışmalar, meselâ R. Ettinghausen’inkiler, belki de en isâbetli yerde durarak bu çizimlerin her iki medeniyete, coğrafyaya yakın olmak bakımından iki farklı dünyâdan ortak özellikler taşıdığını ortaya koymuştur. Yine bu yaklaşıma göre; “Kâr-ı üstâd” şeklinde esere iliştirilmiş ibâreler sanatçıya âit değildir. Çizimler, Çin ve İran sanatından üslûp yönüyle ayrılan detaylar içerir ve kuvvetle muhtemel Türkistan’da XV. yüzyılda yapılmışlardır.

Bundan farklı olarak bu resimlerin Moğol coğrafyasında ortaya çıktığı, Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türkmenlerine olduğu, Hindistan ve Tibet sanatından esin içerdiği, Timur zamânında Semerkant’ta, hatta belki İstanbul’da yapılmış olduğu iddiaları da mevcuttur.

Ancak günümüz için söyleyecek olursak Siyah Kalem’e atfedilen resimlerin Türkistan bölgesinden çıktığı görüşü ağırlık kazanmıştır. Çünkü resimlerdeki insan figürleri büyük ölçüde bozkır tipolojisini yansıtır. Bu insanlar hayâtın olağan akışı içinde betimlenmiştir. Yapılan araştırmalarda mevcut resimlerin devamlılık gösterdiği, birbirleriyle ilintili oldukları fark edilmiş, bundan hareketle belli bir hikâyenin anlatımı olabilecekleri ihtimâli üzerinde de durulmuştur. Göçebeler, tâcirler, çobanlar, şamanlar, dervişler bu kayıp hikâyenin birer aktörleridir. Aynı şekilde hayvanlar; demonlar, yarı insan yarı hayvan mahlûklar, devlerden oluşan doğa üstü varlıklar da insanlarla iç içe aynı hikâyede boy gösterirler. Resimlerde izlenen sürekli devinim, hareket hâli hayâtın canlılığına vurgular niteliktedir. İpşiroğlu’na göre,

Daha ilk bakışta bizi içten saran bir gerçekle karşılaştırır. Sanatçı ister insan ister hayvan ister demon ne resmi yaparsa yapsın, yaratıkları yansıtıcı illüsyonist resim geleneğinin sınırlarını aşar. Bunların benzerine doğacı sanat geleneğinde rastlanamaz.”

Siyah Kalem’in atları

Siyah Kalem’in dünyâsında hayvanlar hayâtın önemli bir parçasıdır ve şüphesiz at özel bir yerdedir. Muhtelif konular içinde muhtelif pozisyonlarda görünen atlar, genellikle göçerlerle birlikte çizilmiştir. Siyah Kalem’in atları, Türk resim sanatı içinde çizilen atlardan farklılık arz eder. Türk resim târihinde atlar genellikle haşmeti, asâleti yansıtır ve daha çok güç, zafer, savaş gibi seçkin temalarla özdeşleştirilmiştir. Oysa Siyah Kalem’in çizimlerinde tamâmen günlük hayâtın içindedir; en doğal hâliyle ya otlarken ya sâhibiyle birlikte yer alır. İstisnâî şekilde olağan bir durumu yansıtmayan; meselâ demonların (cinlerin) kaçırdığı, kurban edilmiş atlar da vardır.

Siyah Kalem’in atlarının yarattığı ilk izlenim, anatomik açıdan kusurlu göründükleri yönündedir. Boyunlar uzun, gövde fazlaca şişkin, ancak kaburgalar belirgindir; yâni atların anatomisiyle oynanmıştır. Atlar göçebe hayâtın gerektirdiği işleve uygun biçimde, bir yük hayvanı olarak işlenmiştir. Atın yanında çoğunlukla göçebe-yörükler bulunur. Yörükler, Türkistan tipi kıyâfetler giyinmiş hâlde, atlarını otlatırken veya atın yularından çeker pozisyondadır. Siyah Kalem’in at çizimleri arasında en ilginç olanlarından biri demonların at kurban ettikleri bir sahneyi anlatır. Bu çizimde demonlar tarafından parçalanmış beyaz bir atın kafası yerde durmakta, demonların ellerinde ise atın butları bulunmaktadır. Detaylar, sahnenin insana olabildiğince korkutucu bir duygu vermesini ister biçimde tasvir edilmiştir. Demonla atın bir arada işlendiği resimlerden birisi de demonun at kaçırdığı sahneyi gösterir. Panik duygusunu başarıyla veren oldukça harâretli bir ânın dondurulduğu bu sahnede demon kuyruğu düğümlü, kendini iyice kasmış bir atı kucaklamış hâldedir. Atın çâresizliği gergin vücut çizgilerinden anlaşılır; yüzüyse arkaya bakmaktadır.

Atın zengin bir kompozisyon içinde, mükemmel bir açıyla gösterildiği bir diğer resim, gâyet gerçekçi bir göçebe kampını tanıtan belgesel bir nitelik taşır. Üretildiği dönemin karakteristik özelliklerini yansıtan bu tasvirde yer alan insanların hepsi bir işle meşguldür. Çamaşır yıkayan, üzerinde yemek pişen ateşi harlayan, eyer bakımı yapan ve birbiriyle sohbet eder bir açıyla birbirine dönük resmedilen bu insanlar gerek tipolojileriyle gerekse kullandıkları kıyâfet ve objelerle âit oldukları coğrafyaya dâir etnografik bilgi zenginliği sunar. Birbirleriyle oyun oynayan ancak çelimsizce çizilmiş köpekler belli ki uzun süren bu yolculuğunda gruba eşlik etmiştir. Çatılmış üç oka asılmış yay, ok sadağı ve su kırbaları, hemen ortada duran keşkülü andıran muhtemelen yemek yemek için de kullanılan kaplar, hulâsa resimde görünen her bir detay ifâde gücünü pekiştirir. Sol tarafta biri eyerli iki at otlar pozisyondadır. Atlar yine sanatçıya özgü, çarpık bir anatomiyle çizilmiştir. Atların boyunları uzunca, vücutları kaslıdır. Ayrıca bu resim atların nallanmış olduğunu ilginç bir ayrıntı olarak gösterir.

Özgün, realist üslûbu ve gizemli kişiliğiyle Siyah Kalem, Türk resim sanatı içinde özel bir yere sâhiptir. Günlük hayâtın bir parçası olarak en doğal hâlleriyle resmetmeyi sevdiği at figürleriyle bile, çağının diğer sanatçılarından farklı bir duygu ve düşünce dünyâsına sâhip olduğunu hissettirir ilerleyen yıllarda bu alanda yapılacak nitelikli çalışmalar umulur ki bize Mehmed Siyah Kalem’in kimliği ve eğer varsa başka eserleri hakkında yeni bilgiler verebilir.

KAYNAKÇA

¶ Aslanapa, O., “Türk Minyatür Sanatının Gelişmesi”, Erdem Atatürk Kültür Merkezi Dergisi, c. 2, sayı: 6, Ankara, 1986.
¶ Haydaroğlu, M., Ben Mehmed Siyah Kalem, İnsanlar ve Cinlerin Ustası, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2004.
¶ Göktaş, Y., “Topkapı Sarayı Müzesi, Hazine Kitaplığı, 2153, 8B Sayfasında Mehmed Siyah Kalem’e Ait At Tasvirlerinin Desen Özellikleri Açısından İncelenmesi”, Sanat Dergisi, c. 12, Erzurum 2007, s. 113-116.
¶ İpşiroğlu, M., Bozkır Rüzgarı Siyah Kalem, Ada Yayınları, İstanbul, 1985; Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2004.
¶ Karamağralı, B., Muhammed Siyah Kalem’e Atfedilen Minyatürler, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1984.
¶ Mahir, B., Osmanlı Minyatür Sanatı, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2004.
¶ Mahir, B., “İslam’da Resim Sözcüğünün Belirlediği Tasvir Geleneği”, Sanat Tarihinde Doğuda Batıya, Ünsal Yücel Anısına Sempozyum Bildirileri, Sandoz Kültür Yayınları, İstanbul, 1989, s. 59 – 63.
¶ Tanındı, Z., Türk Minyatür Sanatı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1996.