Z Dergi Mobil Uygulamasını
ÜCRETSİZ HEMEN İNDİRİN!

Mobil Websitesine Devam Et >>

Osmanlı Kütüphaneleri
A. Süheyl Ünver

Yazı Boyutu: a a a
Okuma Modu

Osmanlı Kütüphaneleri
A. Süheyl Ünver

https://www.zdergisi.istanbul/makale/osmanli-kutuphaneleri-501

Araştırmalarımız esnasında Selçuk hükümdarlarının, devlet adamlarının ve âlimlerin hususî temellük kitabeli kütüphanelerini bulduk ve ilk defa olarak Selçuk medreselerinde kütüphaneler bulunduğunu ortaya koyduk. Osmanlılarda da aynı hususiyet vardır. Hükümdarların, devlet adamlarının ve âlimlerin oldukça bakımlı olduğunu temellük kitabelerinden anladığımız mühim kütüphaneleri vardır. Kurdukları medreselerde birer kütüphane yapmışlardır.

Sultan I. Murad’a ithafen hususî kütüphanesine ait bir eserin mevcudiyeti ile sarayında bir kitaplığın mevcudiyeti inkâr olunamaz. Zira bu kitap elimizdedir. Oğlu Yıldırım Bayezid de ilme bigâne değildir. Ona ithaf edilmiş eserlerin mevcudiyeti bu zatın da kitap hevesini inkâr ettiremez. Yıldırım’ın oğlu Çelebi Sultan Mehmed kitap ve kütüphane meraklısıdır; yirmi kadar kitabından öğrendiğimize göre sarayında hususî bir kütüphanesi vardır.

Çelebi Mehmed’in oğlu Sultan II. Murad, Edirne’yi bir şehirci gibi kuran ince, hassas, şair, âlim, fâzıl ve örnek bir hükümdardır. Yaptırdığı Üçşerefeli medrese, Darü’l-hadis ve Muradiye medresesinde birer kütüphane kurmuştur. Edirne’nin bu en eski üç kütüphanesinde muhafaza edilen ve Sultan II. Mahmud zamanında Selimiye camiinin kütüphanesinde biraraya getirilmiş kitapları birer birer karıştırıp “Vakf-ı Sultan Murad Han” ibareli mührü görmemiz, tarihlerimizde asla yer almamış bir konuya ışık tuttu.

İstanbul’un fethinden sonra Fatih, Manisa’dan Edirne’ye götürdüğü kitapları önce İstanbul’daki Eski Saraya, sonra Yeni Sarayına naklediyor ve kütüphanesini yeniden istinsah ettirdiği güzel yazılı, güzel nakışlı mühim kitaplarla zenginleştiriyor. Meşhur âlimlerimizden Tokatlı Mevlâna Lûtfi’yi burada ilk “hafız-ı kütüp” buluyoruz.

Fatih, camiinin etrafında büyük bir külliye yaptırıyor. Bunun Sahn-ı seman denilen büyük ihtisas medreseleri için ayrı bir kütüphane kuruyor. Caminin içinde bulunan dolaplarda da naklî (şerî) ilimlere mahsus bir kütüphane yapıyor. Bunlardan başka Ali Tusî adile anılan Karadeniz tarafındaki Baş Kurşunlu medresede, Zeyrek adile anılan medresede ve Ayasofya medresesinde birer kütüphane daha kuruyor ve buralara da Sahn-ı seman ve Fatih camii kütüphanelerine verildiği gibi Fatih’in kendi kütüphanesinden ayrılan kitaplar veriliyor.

Mahmud Paşa (Veli) İstanbul’da ilk medrese yaptıran vezirlerimizdendir. O da medresesinde bir kütüphane vücuda getirmiştir. İşte bu kütüphane sonradan, her nedense, kapanmış, kitapları da öteye beriye dağılmıştır. Biz birkaçını Köprülü ve Fatih kütüphanelerine girmiş gördük. Mahmud Paşa’nın aynı zamanda hususî bir kütüphanesi de vardır. Buna ait kitaplardan bir tanesini Fatih kütüphanesinde bulduk.

Fatih’in ölümünden sonra, zamanında hattatları tarafından yazılıp müzehhib ve ressamları tarafından süslenen hususî kütüphanesine ait kitaplardan pek çoğu dışarı çıkmış, dağılmış ve bunlardan bir kısmı, belki de mühim bir bedel mukabilinde, toplanarak yine başka başka kütüphanelere girmiştir. Biz bu kitapların dağılmasını, Fatih’in hususî kütüphanesinden okumak üzere alan kimselerin bunları iade etmemiş olmalarına veyahut birer suretle kaybolduklarına atfediyoruz.

Sultan II. Bayezid, eline ne kadar kitap geçmişse kendi kütüphanesine dolduruyor. Onun kütüphanesinde aklî ve tasavvufî ilimlere dair eserler pek çoktur. Bunların çoğu gelişi güzel yazılmış ve toplanmış eserlerdir. Kendi kütüphanesi için istinsah olunan eserlerde yazı ve tezhib güzelliğine hiç bakılmamıştır. Bazılarının kapları devrin hususiliğini taşıyan mühim örneklere maliktir. Sultan II. Bayezid Galatasarayında da bir kütüphane kurmuştur. Kitapların baş ve sonlarında mührü vardır. Pek çoğunda kendi yazısıyla kitabın bahsettiği fenler kayıtlıdır.

Yavuz Selim’in mühürlerine de sarayda bulunan veya saraydan herhangi bir vesile ile çıkan kitaplarda tesadüf ediyoruz. Bunlar birkaç çeşittir. O da kitaba ehemmiyet vermiştir. Bütün bu kitapların, torun ve dedelerinin topladıkları bu eserlerin son derece kıymetlileri vardır. Yarısından çoğu Selçuk kitaplarından elden ele dolaştıktan sonra gelenlerdir.

Kanunî ve oğlu Sultan II. Selim’in, onun oğlu Sultan III. Murad’ın da bazı kitaplarda mühürleri vardır. Sultan II. Selim Selimiye’yi yaptırınca camide bir kütüphane açmıştır. Sultan I. Ahmed de camiini yaptırınca, içindeki dolaplarda daha ziyade şerî ilimlere ait kitaplardan mürekkep bir kütüphane kuruyor. Bugün bu kütüphane Köprülü kütüphanesine nakledilmiş bulunmaktadır.

Şimdiye kadar olan tetkiklerimize dayanarak İstanbul’da ilk kütüphanelerin evvelâ saraylarda, camilerde ve medreselerde kurulduğunu söyleyebiliriz. Şehrin birçok semtlerinde, bu kütüphanelerden başka, birçok zatların da hususî mühim kütüphaneleri vardır. Fatih devrinin, külliyede mühim birer medreseye sahip olan Kadızade (Erruhî), Hocazade gibi âlimlerinin kütüphaneleri de Sultan II. Bayezid zamanında meşhur âlim Ali-ül-Fenari oğlu Mehmed tarafından hazırlanan Sahn-ı seman’daki kütüphaneye vakfedilmiştir.

Bundan başka henüz tarihlerini tayin edemediğimiz birçok hususî kütüphaneler daha buluyoruz. Bunların pek eskileri olduğu gibi nispeten yakın asırlara ait olanları da vardır.

Bunlar arasında eski olduğunu tahmin ettiğim çok zengin bir kütüphane de Ebi Bekr bin Rüstem bin Mahmud-Üşşirvani’ye ait olanıdır. Kitapları yalnız İstanbul’da değil, Kütahya’da Vahit Paşa tarafından kurulan kütüphaneye kadar dağılmıştır. Hemen her İstanbul kütüphanesinde bu zatın bol bol kitapları vardır. Bu arada zamanını pek tayin edemeyeceğimiz fakat kitaplarının çoğuna Köprülü kütüphanesinde rastladığımız Hasan Çelebi namında bir âlimin kütüphanesi de mühimdir. Fazıl Ahmed Paşa bunları alarak kendi kurduğu kütüphaneye koydurmuştur. Bu sonraki kütüphanelerin bir kısmı cami içinde veya civarında, medreseler yakınında veya içinde olduğu gibi müstakil olanları da az değildir.

İstanbul kütüphanelerinin hemen belli başlı her semt ve mahallede fakat ayrı ayrı yerlerde kurulması 18. asır başlarında başlar. O zaman şehirde kütüphane tesisi zengin ve kitap sahibi âlimler arasında bir moda olmuştur. Saraydaki kitaplardan dışarda az istifade edildiğini göz önüne alan Sultan I. Mahmud, Ayasofya, Fatih, Yenicami, Nuruosmaniye gibi yerlere birer kütüphane kuruyor; gerek Sahn-ı seman’da gerek Fatih camiinde mevcut kitapları bir araya getirdiği ve bir aralık kendi adını verdiği Fatih kütüphanesini saraydan ve Sultan II. Bayezid’in Galatasarayında kurduğu kütüphaneden yolladığı kitaplarla takviye ediyor. Daha böyle dört kütüphaneyi sarayın kitapları ile zenginleştiriyor.

Tekkeler ve daha bazı yerlerde de kütüphaneler kurulmuş ve hariçten pek çok zevat da kitap vakfetmiştir. Bunlar Sultan II. Mahmud zamanında Selimiye kütüphanesinde biraraya getirilmiştir.

Osmanlı hanedanının ilk padişahlarında kütüphane kurma bir an’ane halinde devam etmiş, bu kitap ve kütüphane merakı azalmamış, artmıştır. Maalesef tarihlerimiz bunları yazmaz.