Z Dergi Mobil Uygulamasını
ÜCRETSİZ HEMEN İNDİRİN!

Mobil Websitesine Devam Et >>

“Nâkûr’un Sesi” ya da “Sûr’a Üfleme”

Yazı Boyutu: a a a
Okuma Modu

“Nâkûr’un Sesi” ya da “Sûr’a Üfleme”

https://www.zdergisi.istanbul/makale/nakurun-sesi-ya-da-sura-ufleme-324

İsrafil, İslam inancında Cebrail, Mikail, Azrail ile birlikte dört büyük melekten biridir. Üç İbrahimî dine bakıldığında, Yahudilik ile İslam inancında İsrafil adlı melek ile ilgili inanç detayları birbirine benzemektedir, Hıristiyanlıkta ise İsrafil büyük melekler arasında bulunmuyor.

Yahudilikte İsrafil, çok büyük ve çok göz alıcı, haşmetli bir melek olarak anlatılır. Boyu yedi gök kadar, yüzü meleklerin yüzüne, vücudu ise kartalların bedenine benzer şekilde tarif edilir. Işık gibi, sabah yıldızının nuru gibi güzel bir varlıktır. Bir başmelek olarak İsrafil, meleklere nezaret eder ve onlara Allah’ı tesbih eden ve yücelten ilahiler öğretir.

İsrafil ismi Kur’ân’da açık bir şekilde geçmemektedir. Fakat kıyametin kopmasının başlangıcının ‘Sûr’a ilk üfürüşle başlayacağı, insanların ve tüm canlıların dirilişinin de yine sûra üflenmesi ile gerçekleşeceği âyetlerde detaylandırılmaktadır (Neml Suresi, 87. âyet; Zümer Suresi, 68. âyet; Kaf Suresi, 41. âyet ve Kamer Suresi, 6-8. âyetler).

Öte yandan hadisleri nakleden kaynaklarda daha fazla detay bulunmaktadır. “Melek-i sûr,” “Sâhib-i sûr,” “Sâhib-i karn” gibi isimlerle tesmiye edilen İsrafil, sağında Cebrail, solunda Mikail olduğu halde boynuz şeklindeki sûra üfleyen melek olarak tasvir edilir.

İslam minyatür geleneğinde İsrafil, genellikle birbirine benzer şekilde ve Yahudi kaynaklarında geçtiği şekilde tasvir edilir. Bir kanadı doğuda, bir kanadı batıda, bir kanadı yedinci kat yerde, bir kanadı da başının iki yanındadır. İki kanadı ile uçar, bir kanadı ile örtünür, bir kanadı ise omzundadır. İki ayağı, yedinci kat yerin altındadır. Başı arşın sütunlarına ulaşır. Bedeni, tüyler, ağızlar ve dillerle kaplıdır.

‘Nâkûr’ kelimesi Kur’ân’da Müddessir Suresinin 8. âyetinde “o nâkûr (boru) çalınınca” şeklinde geçmektedir. Müfessirler, ‘nâkûr’un sûr gibi ağızla üflenerek çalınan boruya dendiğini, n-k-r kök harflerinden türeyen bu kelimenin ‘ses çıkartan aletlere dokunmak’ (çalgı aletlerinin tellerine dokunmak) anlamına geldiğini söylemektedirler.

n-k-r kelimesinin ‘delme amaçlı vuruş’, ‘çakma’ anlamlarına da geldiğine atıf ile, sûrdan çıkan sesin aynı zamanda kıyametin başlangıç sesi olduğu ve muazzam bozguna uğratıcı bir ses olduğu yorumu yapılır. Elmalılı Hamdi Yazır da bu yoruma etimolojik bir bakış ile katılmaktadır:

Nâkûr, sûr gibi ağızla üflenerek çalınan boruya denir, nakr vurmak ve didiklemek manalarına geldiği gibi boru çalmak manasına da gelir. Çünkü boru çalındığı zaman içinden hava tazyik ile didiklenmiş olacağı gibi dışından da o ses çarptığı kulakları didikleyeceği cihetle boruya ‘minkar’ anlamıyla ilgili olarak ‘nâkûr’ denilmiştir. ‘Boru çalınmak’ örfte ve âdette kervanın ya da askerin seferi için hareket kumandası demek olduğu gibi ‘borusu ötmek’ de emir ve kumandasının dinlenmesinden kinaye olduğu nedeniyle, boru çalmak, ahiret yolculuğu için emr-i ilahinin zuhurudur.

‘Üfürülen boynuz’u kullanacak olan İsrafil, boruyu andıran bu enstrümana üfleyerek çıkaracağı müzik ya da ses ile ilk seferinde bütün varlığı bozuma uğratarak kıyameti başlatacak; ikinci seferinde ise ölü olan bütün canlılar dirilecektir.

 

KAYNAKÇA

¶ Adil Bebek. “Sûr”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c. 37. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 2009, s. 533-534.
¶ Lütfullah Cebeci. “İsrâfil”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c. 23. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 2001, s. 180-181.
¶ Murat Serdar. “Semâvî Dinlerde Dört Büyük Melek: Cebrâil, Mikâil, İsrâfil, Azrâil”. Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 8/2 (2008): 227-245.
¶ Hamdi Yazır. Hak Dini Kur’ân Dili, Ankara: Diyanet İşleri Reisliği, 1935-1936.