Z Dergi Mobil Uygulamasını
ÜCRETSİZ HEMEN İNDİRİN!

Mobil Websitesine Devam Et >>

At Fotoğrafçılığı
Kadir Çivici

Fotoğraflar: Kadir ÇİVİCİ

Yazı Boyutu: a a a
Okuma Modu

At Fotoğrafçılığı
Kadir Çivici

https://www.zdergisi.istanbul/makale/at-fotografciligi-237

Fotoğraf büyülü bir kelime. Îcâdından günümüze, onca teknolojik gelişme yaşanmasına karşın popülerliğini hiç kaybetmedi. Hatta sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla insanların fotoğrafçılığa olan ilgisi daha da arttı. Günümüzde doğadan endüstriye fotoğraf ilgisi çok geniş bir mecrâyı kapsamakta. Bu nedenle fotoğrafçılıkla ciddî olarak ilgilenenlerin kendilerine sevdikleri bir alan belirleyip o alanda yoğunlaşmalarının daha doğru olduğunu düşünüyorum. 

16 yıldır fotoğrafçılık sektörünün içindeyim. Daha ilk yıllarımda bir alana yoğunlaşmam gerektiğini düşündüm ve atlara yöneldim. 14 yıldır da at fotoğrafı çekiyor, at fotoğrafçısı olarak biliniyorum. Atlarla bağım çocukluk yıllarıma dayanıyor. Fındık üretimi yaparak geçimini sağlayan Karadenizli bir âileye mensup olduğum için atlar hayâtımda hep vardı, fındık taşıma işini atlarla gerçekleştirirdik. Fotoğrafçılığa ilgim  de çocukluk yıllarımda başladı. Amcamın Zenit marka bir fotoğraf makinesi vardı ve gördüğüm en büyülü şeydi o yıllarda. Okul yıllarımda atlardan bir dönem uzaklaştım. 2005 yılında atlarla yolum yeniden kesişti ve şu an en çok sevdiğim işi yapıyor, atları fotoğraflıyorum. 

Herkes at fotoğrafı çeker; ama bâzımız daha güzel sonuç elde eder. Bu sâdece tek bir nedene bağlı değildir. Evvelâ fotoğraf konusunda temel bilgilere sâhip olmalıyız, kullanacağımız ekipmanı iyi tanımak zorundayız. Coğrâfî şartlar, ışık ve hava durumu, çekimini yapacağımız konunun gözlemlenmesi istenilen sonuca ulaşmada belirleyici faktörlerdir. Tabiî ruh hâlimiz, çektiğimiz nesnenin, yâni atın pozisyonu, rengi, cinsi ve sayamadığımız onlarca etken de fotoğrafa direkt etki eder. 

At ve kompozisyon

Fotoğrafın başarısı, zihnimizdeki kurguyla birebir alâkalıdır. Meselâ ben, fotoğrafı çekmeden önce aklımda kurguladığım şey ile deklanşöre bastıktan sonra gerçekleşen sonucun ne derece örtüşüp örtüşmediğine bakarım. Gerçekleşme oranı bize fotoğrafın başarısı hakkında bir şeyler söyler. Atlar görsel yönü güçlü fevkalâde estetik varlıklardır. Konusu at olan hemen her fotoğraf bu nedenle güzeldir, ancak daha etkili sonuç elde etmenin alternatif yolları hep vardır. Onlardan biri, atı âit olduğu yerde, yâni doğada fotoğraflamaktır. Bir at çiftliğinde, atların ve tayların içine karışmış olarak onların özgürce koştukları bir ânı yakalamak fotoğraflarımızın seyir niteliğini mutlaka yükseltecektir.  

Konumuz sâdece tek bir at ise ve sevecen bir duygu elde etmek istiyorsak atın gözlerine odaklanabiliriz. Çocuk ve at fotoğraflarında bu nokta her zaman iyi sonuçlar verir. Meselâ bir atla bir kediyi yan yana getirip bu iki sevimli varlığın birbirleriyle olan iletişimini fotoğraflamayı başarırsak yine sevecen, etkili bir sonuç elde ederiz.

Atların birbirleriyle iletişimini, bir kısrakla tayının arasındaki ilişkiyi yakalayabilmek ise apayrı bir keyiftir. Beyaz bir atı siyah bir fonda çekmek,  yağız bir atı yeşillikler arasında fotoğraflamak kompozisyona değer katan ayrıntılardır. Nesneye yaklaşmak, arkayı sâdeleştirmek, açımızı değiştirmek ve ışığın yönüne göre hareket etmek iyi bir at fotoğrafı için işimize yarayabilecek bâzı ipuçlarıdır.

Bir kompozisyonu çeşitli yönlerden çekmek çarpıcı sonuçlar doğurabilir. Çekeceğimiz atı ortalamadan mümkünse bakış ya da duruş yönü üçte bir oranında boş kalacak şekilde kadraja yerleştirmeliyiz ki daha estetik bir fotoğraf elde edebilelim.

At ve ışık

Fotoğrafın îcâdı ışık sâyesinde olmuştur. Yaygın görüşe göre ışık doğada beş şekilde vardır: yanal, dikey, ters, alt ve cephe.

Yanal ışık

En çok kullanılan ışık türüdür. At fotoğrafı çekerken ben de genelde yanal ışık kullanırım. Model olarak belirlediğimiz ata yandan vuran ışık vücûdunun bir kısmında gölge oluşturur ve bu fotoğrafımıza hareketlilik kazandırır. Örneğin baş kısmını çektiğimiz atın bir tarafı aydınlıkken diğer tarafı karanlıkta kalacaktır. Özellikle sâde fonlu ortamlarda bu yöntem etkili sonuçlar verir. Işığın verimli bir şekilde kullanılmasıyla sanatsal fotoğraflar elde edilebilir. Bu teknikle izleyici üzerinde gizemli bir duygu oluşturmak hiç de zor değildir.

Dikey ışık

Özellikle öğle saatlerinde bulabileceğimiz bir ışık türüdür. Kapalı bir ortamda çatının bir kısmının camla kaplı olduğunu düşünürsek doksan derecelik bir açıyla yukarıdan düşen ışık ata karizmatik bir hava katacaktır. Alaca karanlık, çarpıcı bir etki yaratmak için dik ışık tercih edilebilir.

Ters ışık

Şahsen kullanmaktan son derece keyif aldığım bir ışık türüdür. Ata arkadan vuran ışık onun dış formunu belirginleştirir. Siluet çekimler gün batımının güzelliğiyle de birleşince ortaya şâheser bir kare çıkar. Burada dikkat edilmesi gereken husus, model olarak seçtiğimiz atın, ışık kaynağıyla objektif arasında doğal biçimde durmasıdır.

Alt ışık

Genelde yapay bir ışıklandırma yöntemidir. Alt ışıkla modelde heybetli bir görünüm elde ederiz. Ancak at çekimlerinde bu ışık türünün tercih edildiğini pek söyleyemem.

Cephe ışığı

Özellikle model atımıza gölge düşmesini istemiyorsak ışığı arkamıza alırız ve fotoğrafı tam karşıdan çekeriz. Atların pasaport fotoğraflarında, özellikle de pedigri tâbir edilen dosyalarda yer alan kimlik fotoğraflarında bu ışık türünü tercih ederiz. Cephe ışığı ile, atımız en net şekilde fotoğraflanmış olur.

At fotoğraflarında teknik çekim modları

Çekim teknikleri, fotoğrafçılık eğitimi içinde yer alan en temel konudur. Enstantane öncelikli mod, diyafram öncelikli mod ve manuel mod olarak üç ana bölüme ayrılır. Eğer bir at yarışı fotoğraflıyorsak enstantane öncelikli modu, duran bir atı fotoğraflıyorsak ve alan derinliği oluşturmak istiyorsak diyafram öncelikli modu ya da her fonksiyona ben müdâhale etmeliyim düşüncesindeysek manuel modu tercih ederiz. Bu işe ilk başladığım günden îtibâren çekimlerimi hep manuel modda yaptım. Çünkü rakamsal değerleri makinenin kendisi belirlediğinde bâzı bölgeler ya koyu ya da açık olabilir. Bâzen bir atı fotoğraflarken ışık değerleri doğruyu gösterdiği hâlde atın rengi veya ışığın konumundan dolayı atın gövdesi karanlık kalabilir.

Böyle anlarda çekim modu manuel olmalıdır. Çünkü bu mod, bize ışıkla istediğimiz gibi oynayabilme imkânı sağlar. Bir yandan ışığa müdâhale ederken diğer yandan da hareket hâlindeki atları tâkip edebiliriz. En öndekine odaklandığımızda deklanşöre seri basıp güzel, hareketli görüntüler yakalayabiliriz.  

Enstantane öncelikli modda pan çekimi yapabiliriz. Bâzı makinelerde enstantane modu spor modu olarak da geçer. Enstantaneyi 30 – 60 aralığında tutarsak önümüzden hızla geçen bir atı netleyip geri kalan kısımlarda akışkan bir görüntü elde ederiz.

Atlar  hareket hâlindeyken yüksek enstantaneli çekimler sâyesinde daha keskin ve net fotoğraflar elde edilebilir. Yâni 1/250 ve üstü enstantane değerleri, her ışık koşulunda fotoğrafın net çıkmasını sağlar. Diyafram değeri otomatik gerçekleşeceğinden -özellikle yarış hâlinde özellikle- enstantane modu (S modu olarak da adlandırılır) kullanmak isâbetli olacaktır. Diyafram öncelikli çekim modunda arka planı bulanıklaştırıp sâdece atların net olmasını istiyorsak 2.8’lik bir değer atayıp çekimi öyle gerçekleştirmeliyiz. Böyle olduğunda fotoğrafı izleyenler sâdece atlara odaklanacak, dikkat dağıtan arka plan nesneleri flulaşacaktır.

Fotoğrafta iso dengesi

Önemli konulardan biri de ışık ve iso ilişkisidir. Bu değer “asa” olarak da bilinir. Tavsiyem aşırı grenlenmenin önüne geçmek için maksimum iso değeri 6 bin olmalıdır. Böylelikle ortaya çıkan sonuç düşük ışık ortamlarında daha tatmin edici olacaktır.

Çekim yaptığımız mekâna ve çekimini yaptığımız ata göre değişen birçok kriter vardır. Kısrak ve tayının fotoğraflanması duygu yüklü kareler elde etmenizi sağlar. Bir İngiliz atını koşu esnâsında fotoğrafladığınızda çok etkileyici, yüksek performanslı bir kare yakalarsınız. Bir Arap atının özellikle baş kısmı fotoğrafta odaklanılması gereken bölgedir, çünkü inanılmaz güzelliktedir. Başarılı bir fotoğrafçı olumsuz koşulları lehine çevirebilendir. Meselâ ben bulutlu havalarda at fotoğrafı çekmeyi daha çok severim. Çünkü ortamda gölge yoktur ve atın orijinal rengi tam olarak karşımdadır. Bana sâdece uygun bir kompozisyonda deklaşöre dokunmak kalır. Bir aygırı fotoğraflarken onun ihtişâmını göstermek için kas yapısını ön plana çıkarmaya çalışırım. Ama önce bunun için belirlediğim bir padokta seyisler yardımıyla atı koşturur ve onun ânî dönüşler yapmasını sağlarım. Bu heybetli bir görsel elde etmenin için hârika bir yöntemidir.  

Atlarla dolu bir ortama girdiğimde hemen elime makine alıp çekim yapmak yerine, önce derin bir nefes alır, etrâfı keşfe ve atları gözlemlemeye koyulurum. Sonrasında kafamda belirlediğim fotoğraf için harekete geçerim. Atlar yapıları gereği insana en çok benzeyen varlıklardır. İnsanlar gibi duyguludurlar; mutlu olurlar, üzülürler. Görsel hâfızaları da çok gelişmiştir, asla unutmazlar. Bir yerden geçerken orada kendilerini korkutan bir şey olmuşsa, aynı yerden bir daha kesinlikle geçmezler. Kendilerini güvensiz hissettikleri zaman asla yatmazlar dizlerini kilitleyip ayakta uyurlar.

Bütün bu anları gözleyerek, yerinde keşfederek etkili at fotoğrafları çekebiliriz. İlk yardım eğitiminin sloganıdır: “Bak, dinle, hisset!” Bence aynı slogan at fotoğrafçılığında da geçerlidir. İyi bir sonuç elde etmek için acele etmemek, atın her ânını gözlemleyip öyle çekim yapmak işin püf noktasıdır. Bu aynı zamanda terapi gibidir, insana iyi gelir.