Kültür Vadisi Projesi Ödül Yolunda
Merve Sağlık
Fotoğraflar: Murat Gür
Kültür Vadisi Projesi Ödül Yolunda
Merve Sağlık
https://www.zdergisi.istanbul/makale/kultur-vadisi-projesi-odul-yolunda-58
Tarih boyunca Istanbul’un sınırları surlar ile çizilmiştir. Roma döneminde başlayan etrafı surlarla çevrili şehir geleneği uzun yüzyıllar Osmanlı döneminde de devam etmiştir. Roma’da surların dışında azizlerin yaşadığı küçük ayazmaların olduğu manastır ve onun etrafında çok küçük ölçekte yerleşimlerin oluştuğunu da görmekteyiz. Surların etrafı bu küçük yerleşimlerin varlığına tanıklık ederken, zaman içerisinde gelişen yerleşmeler bu çok küçük ölçekli köylerin etrafında teşekkül edecektir.
Gelişen ve durmadan değişen Osmanlı şehri Istanbul’un büyümesi sonrası şehir, “sur içi” ve “sur dışı” diye adlandırılır olmuştur. Ve öyle zamanlar gelmiştir ki, bu kadim surların bir kısmı yıkılarak yerlerini yeni caddelere ve demiryollarına bırakmıştır.
Zeytinburnu da, kadim Istanbul surları dışında, ama bu tarihî sur duvarına paralel bir yerleşim olarak gelişirken, şehre açılan kadim sur kapılarından beslenen iki ayrı dinin beş ayrı mezhebin yaşadığı yer olarak tarihte yerini alacaktır. Surdaki kapılar şehir ile yer yer irtibatını sağlamış, yer yer ise kendini tecrit etmesini sağlamıştır.
Surlar ile çevrili şehir, sur içi ve sur dışı olmak üzere ilahî ve dünyevî olarak ikiye bölünmüştür. Tarihsel gelişim sürecinde bu kadim surlar Zeytinburnu’nu şehirden; merkezden ve günlük yaşamdan ayırma işlevini de görmüştür.
Zeytinburnu civarlarındaki ilk yerleşim V. yüzyıla dayanmaktadır. Rivâyet odur ki, bu alana bir aziz yerleşecek ve akabinde bir Meryem Ana Kilisesi inşa edecektir. Ufak bir ayazması bulunan bu kilise, bugün Balıklı Mahallesi olarak bilinen alanda Silivrikapı Balıklı Rum Meryem Ana-Pargia Pege Manastır Kilisesi’dir. Kilisenin eski adı Paria’dır. Milattan sonra 457-474 tarihinde, Imparator I. Leon döneminde inşasına başlanmıştır. Prokopiu’un bu kiliseyi Pege Kapısı yanındaki su kaynağı üzerine Meryem Ana adına yaptırdığını söyler. Bu kilise depremlerle defalarca yıkılmış, yanmış, Latin istilâsında tahrip edilmiştir. Mîlâdî 1727 yılında Terkoz Metropoliti Nikodimos tarafından yeniden yapılmış ve bugüne gelmiştir. Bu kilisede günümüze kadar yirmi kadar patriğin defnedilmiş olması da bu mâbede ayrı bir önem kazandırmıştır.
Zeytinburnu bölgesinde IX. yüzyılda Imparator I. Basileios tarafından Balıklı civarına Pigi Sarayı yapıldığı da bazı kaynaklarda görülmektedir. Bizans döneminde bu bölge dînî ziyaretlerin yapıldığı, bitki örtüsü ve konumu sebebiyle mesire alanı olarak kullanılan bir alan olmuştur.
Fatih Sultan Mehmed Han tarafından Yedikule Hisarı’nın inşaası ve Kazlıçeşme Köyü’nün teşekkül ettirilmesi ile bölgeye Osmanlı imar ve yerleşim damgasının vurulduğu dönem başlayacaktır.
Fetih ile beraber Istanbul’a iskân olunan Kudüslü Papazlar’ın şehrin merkezi olan Suriçi’nde diğer Hristiyan cemaat ile aralarında çıkan huzursuzluk sonucu, Kazlıçeşme dolaylarına yerleşmelerine izin verilecektir. Ve Kudüslü Şerif Çiftliği1 onların yeni yerleşim yeri ve köyleri olarak gelişecektir.
Yeni nüfus ile birlikte, Kudüslü Şerif Çiftliği, dere yatakları ve beraberindeki bereketli topraklarıyla, birçok ağaçlık bölge ve sebze tarlalarına ev sahipliği yapacaktır. Zeytin de bunlardan biridir. Ve bölgenin adını da bu bereket ve şifa ağacının meyvesinden yani zeytinlerden alacaktır.
Osmanlı iktisâdî üretiminin en önemli unsurlarından birini debbağhâneler oluşturmaktaydı. Bu zanaat, Osmanlı coğrafyasının tümüne yayılmıştı. Dolayısıyladır ki, böylesine kıymetli bir meslek dalının devlet tarafından sistemleştirilmesi de çok geç olmayacaktı. Bu minvalde, Fatih Sultan Mehmed tarafından, Yedikule dışında Istanbul debbağhânelerinin ilki, Ayasofya Kebir Camii Vakfı akarı olmak üzere, Kazlıçeşme tabhâneleri olarak tesis edildi.
Surdaki kapılar şehir ile yer yer irtibatını sağlamış, yer yer ise kendini sur dışında tecrit etmesini sağlamıştır.
Kazlıçeşme’nin, suyu bol ve yeraltı kaynakları zengin bir alan olması sebebiyle tercih edildiği Fatih Vakfiyesi’nde belirtilmektedir. Fatih Sultan Mehmed Han tarafından sekiz Yeniçeri Meydanı, otuz selhane ile üçyüzaltmış debbağhâne burada tesis edilmiştir. Sur içinde, şehir merkezinde kesilen hayvanların derileri bu debbağhânelere tahsis edilmiştir. Yedikule debbağhânelerince; tirse (üzerine yazı yazılan deri) kösele yeniçeri ortasına, cephaneye ve tersaneye yollanırdı.
Kırba, müşk, maslak ve dağarcık donanma gemilerine; hartuç, barut kesesi için tirşe saraçhanedeki dikicilere; sahtiyan (tabaklanmış deri) verirlerdi. Ayrıca bu debbağhâneler tarafından parşömen de yapıldığı bilinmektedir.2
XVI. yüzyıl başlarından itibaren bu alanın şehirden uzak olması, yoğun iskân alanlarına olan mesafesi sebebiyle derviş zümrelerinin buraya rağbet etmesine ve Mevlevî, Bektaşî ve Halvetî tarikatlarının ayrı ayrı birer merkez kurmasına sebep olmuştur. Halvetî tarikatına ait Seyid Nizam Tekkesi ve Merkez Efendi Tekkesi, Bektaşî tarikatına ait Erikli Baba Tekkesi ve Mevlevî tarikatına ait Yenikapı Mevlevîhânesi kurulmuştur. Bu tarikat merkezleri ile birlikte bölge cemaatine hizmet eden yeni yapı birimleri de inşaa edilerek, camii, medrese, hamam, fırın, semahâne tekke evleri vb. çeşitli yapıların teşekkülü ile surdışı Istanbul’un yeni ve güçlü bir yerleşimi oluşacaktır. Tanzimat dönemine kadar bu durum devam da edecektir.
Kazlıçeşme, Çırpıcı ve Veliefendi, Iskender Çelebi Bahçesi, Valide Çiftliği, meşhur tekkeleri ve bağlarıyla Istanbul halkı için sur dışı semtleri arasında ilk mesire alanlarından biri olarak da bölge cazibesini uzun yüzyıllar sürdürecektir.
Tanzimat sonrası devlet politikası gereği şehir içinde üretimi yapılmayan îmâlâtların zaman içinde bu bölgede yapılır hâle gelmesinin ön görülmesi ile ilk sanâyi teşekkülü Kazlıçeşme çevresinden itibaren bütün kıyı boyu içerisinde gelişim gösterecektir. Bunun bir yüzyıl öncesi, XVIII. yüzyılda Yedikule-Kazlıçeşme bölgesinde mühimmat üretimi yapan Askerî Sanâyi merkezinin kurulduğunu da görmekteyiz; bu da beraberinde, bölgedeki askerin fazla olması sebebiyle modern bir askerî hastane kurulmasına yol açacaktır.
Ayrıca, yaşanan veba salgını sonrası Rum Cemaati Ispitalyası olarak da bilinen Zeytinburnu’nun şehirden tecrit olması sebebiyle Balıklı Rum Hastahânesi kurulmuş daha sonraları da bu hastane akıl hastaları, yaşlı dul yetimlere ve yoksullara hizmet veren bir hastaneye dönüşmüştür. Ermeni Surp Agop Hastanesi de vebahâne olarak kurulsa da zaman içinde Ermeni cemaati için yaşlılar evi, yetimhâne ve kilise olarak kullanımı değişecektir.3
XIX. yüzyıl, bölgede tabakhâne binaları yanına çelik fabrikaları ve dokuma fabrikalarının da kurulmaya başlandığı dönem olmuştur. Bu fabrikalarda çelik boru, ray, pulluk, top, kılıç, kama vb. madenî ürünler imal eden bir dökümhâne de mevcuttur. Avrupa’dan getirilen işçiler, makine donanımı ve mühendisler için de, bugünkü gelişen yerleşik nüfusun iskânının temelini oluşturan iki yüz metre uzunluğunda iki katlı modern işçi barınakları inşaa edilmiştir.4
XIX. yüzyılda, ipeğe olan rağbetin düşmesi sonucu dokuma fabrikaları bu yüzyılda parlamaya başlamış ve Osmanlı ekonomisininin “Sanâyi Devrimi” ve Osmanlı–Ingiliz Ticaret Sözleşmesi5 ile çok büyük bir oranda değişmesiyle pamuklu tekstil sanâyinde Zeytinburnu önemli bir merkez olmaya başlamıştır.
Osmanlı’nın mîlâdî 1863 yılında Istanbul’da açılan ve bir uluslararası sergi olan “Sergi-i Umumi-i Osmanlı”da6 sergilenen top, tüfek, tabanca, mermi, kama, sürgü ve mızrak ürünleri Zeytinburnu’ndaki silah fabrikasının eserleri idi. Aynı şekilde, mîlâdî 1856 senesinde Paris Sergisinde, Zeytinburnu Dokuma Fabrikası ürünlerinden pamuk bezi empirmeler, alaca bez, pamuk ve yün çoraplar sergilenecektir.
27 Nisan 1947 tarihli gazetelerde yayınlanan Istanbul Sanâyi Bölgelerine ait talimatnâme7 ile Kazlıçeşme-Zeytinburnu çevresi ağır sanâyi bölgesi olarak tespit edilmiş ve ilerleyen yıllarda genç Cumhuriyet’in gelişmekte olan sanâyi sinin de merkezlerinden biri olarak yer almıştır.
V. yüzyıl itibariyle şehirden uzak sâkin mesire alanı ve ibadet alanı olarak kullanılan Zeytinburnu’nun ağır bir sanâyi alanına dönüşümü inanılmaz bir efsane gibidir. Çok kısa bir süre içerisinde tamamen fonksiyon ve buna bağlı olarak yapılaşma değiştiren Zeytinburnu’nda surun dışında, sura paralel, surdaki kapılardan beslenen iki ayrı dinin ve beş ayrı mezhebin yaşadığı yer artık bir sanâyi ve gecekondu bölgesi haline dönüşmüştür.
1982 yılında Tuzla’nın Dericiler Organize Sanayi Bölgesi olması sonrası 1990’lı yılların başından itibaren Zeytinburnu’nda fetihten beri bulunan deri îmâlâthaneleri terk edilmeye başlanmış ve geride sağlıksız, köhneleşmiş bir yerleşim yeri kalmıştır.
Semtin, kendini tüketen ve çevre değerleri ile sona yaklaşmış, sosyal ve toplumsal çöküntünün ortaya koyduğu pek çok insanî sorunla baş edemez bir vaziyete geldiği dönemde ise bir kurtuluş projesi ortaya çıkacaktır.
Çarpık kentleşme, ıslaha muhtaç dereler, Kazlıçeşme ve dericiler, kum depoları, demirciler, bostan hali, hurdalıklar, nakliye ambarları, tamirhâneler, Topkapı, yeşil alan azlığı ve sahil bandından yararlanılamaması, sosyal ve kültürel etkinliklerden yeterli pay alınamaması, spor alanlarının yok denecek kadar az olması, ucuz ve kaliteli mal satılan tüketici pazarlarının azlığı içerisinde perişan vaziyetteki kadim sur boyunu, eski günlerine dönüştürme hayalini hayata geçirmek üzere eyleme başlanmıştır.
Fatih Sultan Mehmed tarafından, Yedikule dışında İstanbul debbağhanelerinin ilki, Ayasofya Kebir Camii Vakfı akarı olmak üzere, Kazlıçeşme tabhâneleri olarak tesis edildi.
2004 yılında Avrupa birliği ve Kültür Bakanlığı ile birlikte Zeytinburnu ilçesinde bulunan tarihî ve kültürel varlıklar tespit edilmiş, 1/200, 1/500, 1/1000 ve 1/5000 ölçekli hem tek yapı, hem de bölge ölçeğinde hem mimarî elemanlar hem de kentsel-mekânsal ilişkiler düzeyinde değerlendirmeler yapılmıştır.8
Bu kapsamda on altı dinsel yapı (camii, tekke, türbe, manastır, kilise ve ayazma) onbeş su yapısı (hamam ve çeşme) onsekiz sağlık yapısı (hastane ve müştemilatları) iki eğitim yapısı, iki ticarî yapı, bir yönetim yapısı, dört sivil mimarî, dört askerî yapı ve otuzbeş yapının envanter föyleri hazırlanmış ve tescilleri için ilgili kurumlara başvurulmuştur. Dört bölgede kentsel sit alanı kararı alınmıştır. Buna göre; Kazlıçeşme I ve II. kentsel sit alanı, Seyid Nizam Kentsel Sit Alanı ve Merkez Efendi Kentsel Sit alanı9 eylem planına geçilmiştir.
Alan incelendiğinde tarihsel gelişimin çok eskiye dayanmasına rağmen bölgede ayakta kalabilen birçok yapının XIX. yüzyılda onarılmış hâlleri ile günümüze ulaştığı tespit edilmiştir.
Bölgenin ölçeği ele alındığında alana göre zengin bir kültürel varlık ve mimarî mirasın bulunmasının yanı sıra bu mirasın çok çeşitlilik gösterdiği, üslûp ve işlevsel olarak farklılıkların yer aldığı görülmektedir. Klasik Osmanlı mescitlerinin yanı sıra kilise, manastır ve sinagoglar da yer almaktadır.
Mescitler, dikdörtgen mekânlı klasik Osmanlı mimarîsinin izlerini taşır. Iki katlıdırlar, kadınlar mahfeli ve son cemaat yerleri vardır. Kazlıçeşme Fatih Camii, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii, Merkez Efendi Camii gibi Takkeci Ibrahim Ağa Camii de XVI. yüzyıl Iznik çinileri ile kaplıdır ve Osmanlı kültür mirasının bölgedeki en önemli unsurlarındandır.
Camiler gibi tasavvuf yapıları da bölgede çeşitlilik göstermektedir. Tekke yapıları; çeşitli işlevler içeren mekânlarla, bunları bir arada tutup sınırlayan avlu duvarlarından müteşekkildir. Merkez Efendi Tekkesi, Seyid Nizam Tekkesi, Hacı Mahmud Ağa Tekkesi ve Yenikapı Mevlevîhânesi ile bu tekkelere ait müştemilat yapıları olarak tevhidhâneler, türbeler, çilehâneler, taamhâneler, fırınlar, şadırvanlar, sarnıç, kuyu, açık ve kapalı hazireler ile de sahip olunan bu kültürel miras daha da zenginleşmekteydi.
Diğer dinlerin ibadethâneleri de bölgede alan içerisine düşen yapıların sayısı bakımından oldukça çoktur. Balıklı Rum Manastırı, içerisinde bugüne kadar yirmi piskoposun defnedilmiş olması sebebiyle kutsal hac yeri olarak rağbet görür. Hatta Manastır Kilisesi, Balıklı Rum Hastanesi Kilisesi, Surp Pirgiç Ermeni Hastanesi Kilisesi, Balıklı Rum Yetimhânesi, Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi azınlıklara ait sağlık yapıları mistik ve kutsal ayazma sularının burada olması sebebiyle bu alanda konumlanmış ve bir sağlık aksı oluşturmuştur.
Bütün bu kültür varlığı aksı, kadim surlara paralellik göstermektedir. Bu kadar yaşanmışlık içerisinde geçmişten günümüze ulaşan eser sayısı Zeytinburnu’nda oldukça yüksektir. Bu mirasın farkına varılması ve ortaya çıkarılması, Kültür Vadisi Projesi ile başlamıştır.
Yeniden canlandırma, sosyo-ekonomik yenileme, esenleştirme, yeniden gelişim ve yeniden oluşum olarak hayata geçirilmeye çalışılan Kültür Vadisi Projesi Istanbul ve Türkiye içerisinde bir model olacak çalışmayı da kapsamaktadır.
Ülkemizde Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı’nın 2004 yılında hazırlanmış olan “Kentsel Dönüşüm Yasa Taslağı”’nda, kaçak yapılaşan kent kesimlerinin, afet riski olan alanların, bilim ve teknik kurallarına aykırı yapıların dönüştürülmesi, bu alanların sağlıklı ve güvenli yaşam ortamlarına kavuşması gereği belirtilmektedir. Ayrıca kentsel dönüşüm alanlarında, dönüşüme yol gösterecek olan kentsel dönüşüm planı adı altında 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarının hazırlanacağı belirtilmektedir.11
Zeytinburnu Kültür Vadisi Projesi, tarihî mirasın yeşil alanlar ile turizmin canlandırılması, endüstriyel mirasımızın değerlendirilmesi ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasını amaçlayarak Kentsel Dönüşüm Yasa Taslağı’na yeni bir boyut kazandırmıştır.
Ülkemizde kapsamlı uygulanmış iki proje olarak Ankara Dikmen Vadisi Kentsel Dönüşüm Projesi ve Portakal Çiçeği Vadisi Kentsel Dönüşüm Projesi gösterilebilir. Bilindiği üzere her iki projede de gecekondu bölgeleri lüks konut alanına dönüştürülmüştür. Istanbul’daki projeler ise gene aynı düzlemdedir. Yerel yönetimler tarafından yapılan bazı iyeleştirme projeleri de vardır. Bunları da rekreasyon ve peyzaj düzenlemesi kapsamında sayabiliriz. Bazı uygulamalarda da endüstriyel yapıların dönüşümleri söz konusudur ki bunlara birkaç örnek olarak; Lengerhane Binası ve Hasköy Tersanesi binası 1994 yılında Rahmi M. Koç Sanâyi Müzesi olarak hizmete açılmıştır. Silahtarağa Elektrik Santrali 2004 yılında Istanbul Bilgi Üniversitesi’ne verilmiştir. “Santral Istanbul” adıyla hizmete girmiştir. 1998 yılında ise tamamen yıkılmıştır. Sütlüce Mezbahası 1994 yılında tamamen yıkılmış ve yerine bu yapıya benzer olarak Sütlüce Kültür ve Sanat Merkezi inşa edilmiştir.
İstanbul denince akla Sultanahmet, Eyüp ve boğaz kesimleri gelir. Istanbul’a gelen yerli yabancı turist veya Istanbul sâkinlerinin kutsal ziyaret yeri Eyüp Sultan bir diğeri ise Sultanahmet’tir. Zeytinburnu’nda bu anlamda bir merkez olmak üzere son yıllarda atılıma geçilmiş ve ülkenin en büyük kültür odaklı kentsel dönüşümü gerçekleştirilmiştir.Zeytinburnu Belediyesi tarafından, yıkıntılar arasından ortaya çıkarılan yapıların yanı sıra, bölgenin sosyal varlıkları, kaybolan kültürel etkinlikleri de ortaya çıkarılarak yaşatılmaya çalışılmıştır.
Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın tarafından 20. 09. 2000 tarihinde verilen bir demeçte12, “Buradaki potansiyelden Zeytinburnu’nda oturanların ve Istanbulluların haberi yok. Zeytinburnu Kudüs’ten sonra birçok dini buluşturan ikinci şehir. Islâm, Hıristiyan Ortodoks kültürlerinin önemli şahsiyetlerinin mezarları ilçemiz içersisinde. Sahildeki ticarî ve turistik potansiyeli bu projeyle harekete geçirmek, insanları iki, üç bin yıl öncesine götürmek ve tarihin içinde gezindirmek istiyoruz. Zeytinburnu Kültür Vadisinde yirmi dört saat aktivite olsun istiyoruz. Denizden, sahilden ve tarihî mekânlardan yararlanabilmenin hesabını yapıyoruz” diyerek Kültür Vadisi projesini özetlemiş ve çizgilerini belirlemiştir.
2005 yılında, Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyeleri ve nüfusu ellibinin üzerindeki, yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurallarınca sit alanı olarak tescil ve ilân edilen bu bölgelerde, koruma alanlarının bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabî afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihî ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması amacıyla çıkan 5366 sayılı yasayla, Zeytinburnu Belediyesi ilk uygulamalara başlamıştır. Bu kapsamda yukarda anlatılan envanter verileri doğrultusunda restorasyonlar birbirini takip etmiştir.
Kültür Vadisi Proje alanı, surlara sur kapılarına paralel olarak, bu kapılardan beslenen dört ayrı merkez etrafında oluşturulmuştur. Bu alan daha önceleri kara surlarına paralel olarak sit alanı ilân edilmiştir. (02.08.1995 6898 sayılı I numaralı KTVKK kararı) Sur tecrit alanı yaklaşık iki yüz kırk hektarı kapsamaktadır. Kültür Vadisi projesinin büyük bir kısmı bu alan içerisinde kalmaktadır. Daha sonra bu alan yenileme alanı olarak ilân edilmiştir.
Bu bölge, Topkapı’dan beslenen, Maltepe ve Merkez Efendi Mahalleleri, Silivrikapı’dan beslenen Seyit Nizam Mahallesi, tarihî Pege (Silivrikapı) Kapısı’ndan beslenen Kazlıçeşme Mahallesi ve Silivrikapı’dan beslenen Balıklı Rum Hastanesi’nin bulunduğu alanı kapsamaktadır.
Kültür Vadisi Projesi kapsamında tarihsel süreç içerisinde 2000’li yıllarda rahmetli üstad mimar Turgut Cansever ile bu çalışmalara başlanılmış ve onun denetiminde ZEŞAT (Zeytinburnu Şehir Atölyesi) kurularak bu atölye ile Zeytinburnu’nun geleceğini düzenleme çalışmalarına ilk adım atılmıştır.
Kültür Vadisi Projesi’nin ilk adımı olarak Topkapı Kültür Parkı’nı sayabiliriz. 1994 yılında Topkapı Otogarı’nın Bayrampaşa’ya taşınması sonrası otogarın yerini izbe dükkânlar ve atölyeler almış, seyyar satıcılar tarafından işgal edilmiş, gezilemez ve girilemez bir alana çevirmiştir.
Bu alan işgalcilerden kurtarılarak, Zeytinburnu Belediyesi’nin kararlı tutumu ve hükümetten aldığı destek ile kentsel dönüşümün kelime anlamına uygun olarak mevcut çöküntü bir alan, rekreasyon alanları ile çevrili bir 1453 Fetih Müzesi’ne dönüştürülmüştür. Günlük ortalama beşbin ziyaretçisi olan müze açıldığı günden itibaren beşbuçuk milyon yerli ve yabancı ziyaretçi kabul etmiştir. Tarihî Topkapı Kapısı’ndan beslenen bu alan içerisinde Topkapı Türk Dünyası Kültür Mahallesi, yeni açık sahneli tiyatro mekânı, Takkeci Ibrahim Ağa Camii restore edilmiştir.
Kültür Vadisinin ikinci etabı olarak kabul edebileceğimiz alan ise Mevlevîhâne ve Merkez Efendi Camii’dir. Bu alan
yıllarca atölyelerin, küçük fabrika ve depoların içerisinde kaybolmuş bir hazinedir. Zeytinburnu Belediyesi’nce; bu alan kısa bir sürede temizlenerek etrafı açılmıştır. Burada kalan son sivil mîmârî örnekleri konutlar da hayat bulmuştur. Zeytinburnu Belediyesi’nin korumacılığının bir farkı da, bulduğunu değil bulabileceği her şeyi korumasıdır. Alan içerisinde arkeolojik kazılar yapılıp ayakta kalan yapıların geçmişleri, hatta mevcut tarihteki hatalı îmâlâtların asılları bile bulunarak restorasyonlar yapılmıştır.
Bu alan içerisinde yer alan Merkez Efendi Camii türbesi, çilehânesi ve şadırvanları, Merkezefendi tekke, tevhidhâne-çilehâne derviş hücreleri, selâmlık, harem, mutfak taamhâne türbe hazire ile birlikte restore edilmiştir. Bu kapsamda, “Merkez Efendi” kimliği gün yüzüne çıkarılarak onun tıbbî birikimini simgeleyen geleneksel tıp etkinlikleri için bir merkez olarak ortaya çıkarılmıştır. Zeytinburnu Tıbbî Bitkiler Bahçesi bu projenin bir diğer koludur.
Yenikapı Mevlevîhânesi, Merkez Efendi’ye komşu Mevlevîhâne kapısından beslenen bir merkezdir. Yenikapı Mevlevîhânesi Mevlevî Tarîkatı’nın âsitânelerinden13 biridir. Cumhuriyet döneminde çocuk yurdu olarak kullanılmış, geçirdiği yangın sonucu büyük bir kısmını kaybetmiştir. Kültür Vadisi Projesi kapmasında önceleri kaderine terk edilmiş bina ve müştemilatları kurtarılarak günümüze ulaştırılmış, yapılan kapsamlı restorasyonlar sonrası bugün bir üniversitemizin kullanımına açılmıştır.14
Kültür Vadisi Projesi kapsamında bir diğer etap da, surlara paralel bir aks çizilerek Takkeci Ibrahim Ağa Cami’nden başlayıp Balıklı Rum Kilisesi ile bitirilen alandır. Bu etabın en güneyinde yer alan Kazlıçeşme ve Balıklı Rum Hastanesi, Yedikule Iplik Fabrikası, Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi ve Merzifonlu Kara Mustafa
Kültür Vadisi Proje alanı, surlara ve sur kapılarına paralel olarak, bu kapılardan beslenen dört ayrı merkez etrafında oluşturulmuştur.
Zeytinburnu Belediyesi tarafından, yıkıntılar arasından ortaya çıkarılan yapıların yanı sıra, bölgenin sosyal varlıkları ve kaybolan kültürel etkinlikleri de ortaya çıkarılarak yaşatılmaya çalışılmıştır.
Paşa Camii üstünde durulması gereken önemli yapılardır15.
Balıklı Rum Hastanesi’nin yer aldığı Kültür Vadisi Projesi’nin en güneyinde, Yedikule Kapısı merkezi çevresinde bulunan bu bölgede sağlık fonksiyonu hizmeti daha belirgin olan bir alan olmasının yanı sıra diğer dinlere ait kilise ve ayazmalarda bulunmaktadır. Bu alan, Osmanlı tarafından bölgedeki ilk yerleşim alanıdır. Fatih Sultan Mehmed Han dönemine ait eserlere de sahiptir. Fatih Camii, Derya-i Ali Baba Türbesi (Fatih Sultan Mehmed’in Sakabaşısı Ali Baba) Yedişehitler Mezarlığı; (Fetih sırasında şehit düşen askerler için yapılmıştır), Sultan II. Bayezid (1481–1512) dönemi, Hacı Mahmud Ağa Mescidi de bu bölgeye Osmanlı döneminde katılan eserlerdendir. Bu eserler, Zeytinburnu Belediyesi tarafından restore edilerek yeniden ibadete açılmıştır.
Kültür Vadisi projesi ortasında yer alan bölgenin ilk yerleşkesi olarak bilinen alan ise Silivrikapı (Pege) Kapısı karşısında yer alır. Seyit Nizam Mahallesi’dir. Bu alan içerisinde Balıklı Rum Meryem Ana-Pargia Perge Manastırı vardır. Proje kapsamında bu alanlar da katılarak turistik ziyaret aksına eklenmesi planlanmaktadır. Kültür Vadisi Projesi alanındaki donatı ihtiyacına cevap verecek şekilde fonksiyonlar önerilmiştir. Ticaret, turizm, kentsel hizmet, huzurevi, sağlık, eğitim, park ve dînî tesisleri içermektedir. Bu fonksiyonlara hizmet verecek yapılara başlanılmıştır.15
“Zeytinburnu Kültür Vadisinde 24 saat aktivite olsun istiyoruz. Denizden sahilden ve tarihî mekânlardan yararlanabilmenin hesabını yapıyoruz” sloganı ile Zeytinburnu Belediye’si tarafından bu merkezler açığa çıkarılmıştır. Bundan sonrası ise biz İstanbullulara kalmaktadır
- Anonim, Yaşanabilir Zeytinburnu Dergisi, (1989).
- Zeki Tekin, İstanbul Debbağhâneleri, Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi OTAM alıntı, , 354.
- İstanbul Topografyaları – Zeytinburnu sur ve suyun izindeki kültürlerin mirası’ Beykent Üniversitesi yayını İstanbul 2005, 255
- Mehmet Atik, Yenilenen Kentler Dönüşen Kentliler; İstanbul Zeytinburnu Örneği, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Adnan Menderes Üniversitesi, Aydın 2014, 62.
- Ömer Karaoğlu, 19. Yüzyıl Sanayileşme Teşebbüsü ve Zeytinburnu Demir Fabrikası’nın Kuruluşu, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi 1994, 17.
- Ömer Karaoğlu, 19. Yüzyıl Sanayileşme Teşebbüsü ve Zeytinburnu Demir Fabrikası’nın Kuruluşu, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi 1994, 27.
- Mehmet Atik, Yenilenen Kentler Dönüşen Kentliler; İstanbul Zeytinburnu Örneği, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Adnan Menderes Üniversitesi, Aydın 2014, 60.
- Anonim, İstanbul Topografyaları – Zeytinburnu sur ve suyun izindeki kültürlerin mirası’ Beykent Üniversitesi yayını İstanbul 2005, VII.
- Anonim, İstanbul Topografyaları – Zeytinburnu sur ve suyun izindeki kültürlerin mirası’ Beykent Üniversitesi yayını İstanbul 2005, X.
- Ayşe Hande Oral, İşlevini Yitirmiş Endüstriyel Alanların Dönüşümü İçin Bütüncül Yaklaşım: Haliç Yerleşimi Örneği, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, 2006, 6.
- Ayşe Hande Oral, İşlevini Yitirmiş Endüstriyel Alanların Dönüşümü İçin Bütüncül Yaklaşım: Haliç Yerleşimi Örneği, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, 2006, 22.
- http://www.hurriyet.com.tr/kultur-vadisi-icin-25milyon-dolar-39183197.
- Âsitâne; Merkez anlamı yanında, büyük tekkeler hakkında kullanılan bir tabirdir.
- Anonim, Vadim değişiyor, gelişiyor! Kültür Vadisi, Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayını, (tarihsiz), 11.
- http://murataydintr.com/media/documents/ arkabahce__210dc53fea3d1dd7e27748 d814f258dc.pdf
KAYNAKÇA
Anonim, Yaşanabilir Zeytinburnu Dergisi, (1989).
Ayşe Hande Oral, İşlevini Yitirmiş Endüstriyel Alanların
Dönüşümü İçin Bütüncül Yaklaşım: Haliç Yerleşimi Örneği,
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gebze Yüksek Teknoloji
Enstitüsü, 2006.
Mehmet Atik, Yenilenen Kentler Dönüşen Kentliler; İstanbul
Zeytinburnu Örneği, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Adnan
Menderes Üniversitesi, Aydın 2014.
Ömer Karaoğlu, 19. Yüzyıl Sanâyileşme Teşebbüsü ve
Zeytinburnu Demir Fabrikası’nın Kuruluşu, Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi 1994.
Rukiye Âşık, Kentsel Dönüşüme Aktörlerin Bakışı
Zeytinburnu Pilot Projesi Örneği, Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul teknik Üniversitesi, İstanbul Ekim 2007.
İstanbul Topografyaları – Zeytinburnu sur ve suyun izindeki
kültürlerin mirası’ Beykent Üniversitesi yayını
Cahit Kayra, İstanbul Haritaları, Ortaçağdan Günümüze,
Türkiye Sınaî Kalkınma Bankası İstanbul 1990, 11.
Necdet Sakaoğlu, “ Surların Öte Yanı Zeytinburn”u,
İstanbul Nisan 2011
Süleyman Faruk Göncüoğlu, Zeytinburnu Yollar ve Kapılar,
İstanbul Ağustos 2013.
Yasemin Çakırer, İstanbul – Zeytinburnu’nda Ulusötesi
Kentleşme Aktörleri Olarak Türk Kökenli Göçmenler, Doktora
Tezi, İTÜ, İstanbul 2012, 85.
Zeki Tekin, İstanbul Debbağhâneleri, Osmanlı Tarihi
Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi OTAM alıntı.