Z Dergi Mobil Uygulamasını
ÜCRETSİZ HEMEN İNDİRİN!

Mobil Websitesine Devam Et >>

Kolcu, Ayıngacı, Kaçakçı Türkü ve Ağıtları
Okan Murat Öztürk

Yazı Boyutu: a a a
Okuma Modu

Kolcu, Ayıngacı, Kaçakçı Türkü ve Ağıtları
Okan Murat Öztürk

https://www.zdergisi.istanbul/makale/kolcu-ayingaci-kacakci-turku-ve-agitlari-409

Ruhsatîm de sözüm haklı değil mi
Bu destan tiryaki aklı değil mi
Şimdi kaçak tütün saklı değil mi
Kesede bir tutam bulunur m’ola
—Âşık Ruhsatî

Metinleri ve ortaya çıkışları itibarıyla, zaman zaman ‘sosyal tarih’ alanına önemli ölçüde veri sağlayabilen ‘halk şarkıları,’ çeşitli yönleriyle, bağlantılı oldukları insan toplulukları açısından dikkate değer sosyolojik boyutlar da taşır. Şiir, müzik, antropoloji, sosyoloji, folklor ve tarih gibi alanların kesiştiği çeşitli kavşaklarda, halk şarkısı metinlerinde dile getirilen bazı ayrıntıların, sadece tanıklık içermeleri sebebiyle değil fakat aynı zamanda, toplumsal bellekte iz bırakmış olayların niteliğiyle ilgili olarak da, üzerinde titizlikle durmaya değer bilgi ve veriler içerdikleri görülür. Sonuçta gerek ‘sözlü tarih’ gerek ‘yerel tarih’ gerekse de ‘toplumsal bellek’ açısından halk şarkılarının ve içerdikleri öykülerin, belirtilen alanlarda araştırma yapanlar için önemli bir ‘buluşma’ ve ‘işbirliği’ sahası oluşturduğunu söylemek gerekir.

Türkiye’nin çeşitli yörelerinden farklı zaman dilimlerinde derlenmiş türkü ve ağıtlar arasında, ‘kaçakçılık,’ ‘kolculuk’ ve ‘ayıngacılık’ üzerine söylenmiş ne gibi örnekler bulunmaktadır? Bunları konu ve içerikleri bakımından tespit etmek ve nasıl bir sosyal gerçekliğe tanıklık ettiklerini analiz etmek mümkün müdür? Bu sorular ilk bakışta, ‘iğneyle kuyu kazma’ya veya ‘samanlıkta iğne arama’ya benzeyebilir. Bu tür bir araştırma ile repertuvarda tespit edilen örneklerin, toplumsal ve ekonomik boyutlarıyla birlikte meselenin halk hafızasında nasıl izler bıraktığını anlamaya somut katkılar sağlayacağı açıktır.

Kaçakçılık, güncelliğini koruyan bir meseledir ve görünen odur ki mevcut ekonomik süreçler, ihtiyaçlar, zaruretler, kısıtlamalar, sömürü veya istismarlar devam ettiği sürece de, bir mesele olarak güncelliğini korumayı sürdürecektir. Devletler ve hukuk açısından bakıldığında kaçakçılık, ‘gayrimeşru’ ve ‘yasa-dışı’ bir ticaret faaliyetidir. Meselenin ekonomik, siyasi, idari ve toplumsal boyutlarının, kaçakçılık konusunu, çok boyutlu bir problem hâline getirdiği bir gerçektir. Bu çerçevede türkülerin, toplumsal açıdan iki temel nitelik ve işlevi göz önüne alındığında, ‘hafıza-hatırlama-unutmama’ ve ‘duygudaşlık-hâlden anlama’ (şimdilerde ‘empati’) bakımlarından kaçakçılık konusuyla ilgili olarak, halk musikisi dağarında, önemli örneklerle karşılaşılmaktadır. Bu örnekler, bir yandan kaçakçılık coğrafyasının genişliğine dikkatimizi çekerken diğer yandan da kaçakçılık olayları arasındaki ‘ne idülük’ bağları üzerinde düşünmemize imkan vermektedir.

Bu çerçeveden bakıldığında ilk dikkat çeken husus, konuyla ilgili türkülerin, coğrafya açısından; ticaret yolları veya sınır kesimleri ile alakalı oluşudur. Kaçakçılık konusuyla irtibatı bulunan türkülerin ‘yöre’ dağılımları, ekonomik açıdan bu iki tip ‘hat’ veya ‘merkez’le uyum içindedir. Ege limanlarından İç Anadolu’ya uzanan güzergah, Karadeniz limanları ve çevresi, Güneydoğu sınır bölgesindeki iller, kaçakçılık üzerine söylenmiş türkü ve ağıt örneklerinin başlıca yurtlarıdır.

Kuşku yok ki, ağıdın olduğu her yerde, ölüm de vardır. “Ağıt, ölüm veya benzeri bir felaket için yakılıp söylendiği için ağıdın konusunu ve nakışlarını bu trajedi belirler.”1 Kaçakçılık türkülerinin büyükçe bir bölümünde; ‘silah,’ ‘martin,’ ‘tüfek,’ ‘mavzer,’ ‘vuruşma,’ ‘çatışma,’ ‘yaralanma,’ ‘kan,’ ‘ölüm,’ ‘tütün,’ ‘reji,’ ‘kolcu,’ ‘müfreze,’ ‘zaptiye,’ ‘takip,’ ‘baskın,’ ‘ma(h)pus,’ ‘bedel,’ ‘mal,’ ‘kader,’ ‘zalim,’ ‘düşman’ gibi ‘anahtar kelimeler’in sıkça yer aldığı görülür. Bu bakımdan ‘hafızada yer eden’ trajik olay örgüsü içinde belirtilen kelimeler, gerçekten de ‘anahtar’ bir rol üstlenmiş görünürler. Bu metinlere bakıldığında, ekonomik anlamda kâr, rant ve sömürünün karşısında geçim derdi, yoksulluk ve hayat mücadelesinin yer aldığına tanık olunur. Bu yüzden kaçakçılık üzerine söylenmiş türkü ve ağıtların ilettikleri mesaj, ‘insan’ ve ‘toplum’ açısından ‘acılı’dır. Bu metinlerin önemli bir kısmında, ‘bizzat’ bu trajik olayları yaşayan insanların özlü ve kısacık hikayeleri yer alır. Geçim sıkıntısı ve yoksulluk içindeki çaresiz insanlar, hayatlarını hiçe sayarak ölümle burun buruna bir var olma ve ‘hayatta kalma’ mücadelesi vermektedir. Onların bu durumuna şahitlik eden ve aynı toplumun ‘vicdan sahibi,’ ‘adalet duygusu gelişmiş,’ ‘hak arayışı’ içinde olan, ‘haksızlığa direnmeye çalışan’ veya ‘kaderine razı olmuş’ diğer insanları, bu olayları, insani ve toplumsal hassasiyetlerinin, ‘hâlden anlama’ vasıflarının bir gereği olarak türkü ve ağıtlara dökmüşlerdir. Burada tanıklıkla beraber, ‘hemhâl oluş’ ve ‘tarihe not düşmek’ anlamında da yaşananları ‘ifade ve hikaye ediş’ vardır. Bu türkü ve ağıtları söyleyenler, muhatap olunan hayat şartlarının ‘bedel’ini, duyarlı kelimelerle dile getirmişler; ‘acı’yı paylaşmışlar; hafızada iz bırakmışlar ve yaşananları, çoğu kez doğrudan isim ve yer adları vererek öykülemişlerdir.

Anadolu, bir hakikat olarak, kaçınılmaz nitelikteki ‘ölüm’ hadisesine, ‘ağıt’la karşılık vermiştir. Ağıt, sadece bir yazıklanma değildir. Ağıdı yakılan kişi veya olayın, mutlaka, ‘hatırlanmaya değer’ bazı vasıfları vardır. Zulmedene, kötülük yapana, insanları hor görene, ezene ağıt yakılmaz; onlara beddua edilir. Ağıt; talihsizlerin, bahtsızların, haksızlığa uğrayanların, iyilik yapanların, zulme karşı çıkanların, kadere kurban edilmişlerin ‘unutulmama/hatırlanma’ hikayeleridir. Tarihe düşülen nottur, ağıt. Bu yüzden, ‘sıradan’ insanları anlatsalar bile, bu insanların övülmeye, hatırlanmaya, unutulmamaya değer yönlerini, hususiyetlerini veya talihsizliklerini dile getirip hikaye eder, ağıtlar. Ağıt metinleri, anlatılan kişinin hayatında yeri olan isimler, yerler veya olaylarla çevrilidir.

Kaçakçılık üzerine söylenen türkülerin çoğunluğu da ağıt karakterindedir. Ağıt ve türkü ayrımında, halk müziği pratiğinde öne çıkan önemli bir ölçüt; ilkinin çoğunlukla usul ve tempodan bağımsız, serbest tarzda (uzun hava karakterinde), ikincisinin ise belli bir usul ve tempoda söylenmiş olmasıdır.2 Bu yüzden konuları bakımından ağıt karakterinde söylenmiş bazı türküleri, ‘türkü-ağıt’ veya ‘ağıt-türkü’ diye nitelemek mümkündür. Kaldı ki Anadolu’daki örnekleri içinde serbest ve usullü tarzları bir arada kullanan örneklerin sayısının da oldukça fazla olduğunu burada hatırlatmak gerekir. Burada yer verdiğimiz örneklerin hemen bütününde, kaçakçının ölümü veya öldürülmesiyle karşılaşırız. Geçim derdine çare bulmak için girişilen hayatta kalma mücadelesi, ‘yasa koyucu’ların meşru-gayrimeşru ayrımlarının bir anlamda boyunduruğuna vurulmuş olur. Kaçakçılık, yaygın ve sistemli bir şebekeye ihtiyaç duyar. Bu şebeke içinde önemli bir çoğunluk hayatlarını ortaya koyup kazanabileceklerinin en azını kazanırken az sayıda rantiye, keyifle ellerini ovuşturur.

Kaçakçı nitelemesinin, burada, türkülere yansıdığı boyutuyla, böylesi bir yasadışı ticaret sürecinin, ‘saha’daki, yoksul ve yoksun çalışanları için olduğunu anlamak gerekir. Kaçakçılığı sistemli bir ticari faaliyet olarak yürütenler ve kaçakçılığın patronluğunu üstlenenler, türkü veya ağıtlarda hemen hiç yer almaz ve anılmaz. Ancak hayati tehlikesine rağmen ucuz iş gücü oluşturmaları anlamındaki kaçakçılık ‘işçileri’nin hemen hep ölümle sonuçlanan trajik hikayelerinde, toplumsal açıdan önemli bir problemin mevcut olduğu açıktır. Sonuçta dâhil olunan yasadışı ticaret sürecinde hayatını ortaya koymuş olsa da, buna sebep olan ekonomik rant piramidinin en altındaki en geniş tabanda yer alan bu insanların, ‘geçim’ temin etmek adına, belki de risklerinin çok da farkında olmadan veya ‘kolaylarına’ geldiği için böyle bir yola girmiş olmalarını, sosyoekonomik açıdan doğru değerlendirmek gerekmektedir. Bu yönüyle insan hayatı, kaçakçılıktaki en ‘ucuz’ meta görünümündedir. Kaçakçılığın ekonomik örgütlenme biçimi son derece girifttir ve kaçakçılık eyleminin ‘görünür’ yüzünde, ‘hayatını ortaya koyan’ çaresiz insanlar bulunmaktadır.

Bu inceleme bakımından dikkat çeken önemli bir yöre Kilis’tir. ‘Kaçak mal’ denildiğinde, Türkiye’de akla ilk gelen yerlerden biri olan Kilis, özellikle barak ağzı ağıtlarda, sınıra döşenen mayın konusunu işleyen ağıtlarıyla tanınır. Bu bağlamda, “Tahsin’in Ağıdı” olarak da bilinen “Tibil’den çıktı on iki atlı” dizesiyle başlayan barak ağıdının, bu acılı olayı tipik olarak yansıtan örneklerden biri olduğunu, burada belirtmek gerekir.

Aşağıdaki metinler, kaçakçılık, kolculuk ve ayıngacılık olaylarına bağlı olarak halk belleğinde yer etmiş türkü ve ağıtlara dair birkaç seçkiyi ihtiva etmektedir. Tütün ve etrafında gelişen akıl almaz sömürüye tanıklık eden türkü ve ağıtların hepsinin derlenmiş olduğunu düşünmek mümkün değildir. Ancak burada yer verilen örnek seçkinin bile, meselenin sahip olduğu boyutlar hakkında yeterince bilgi ve tanıklık içerdiği, metinler dikkatle okunduğunda görülmektedir.

Ayıngacı Türkü-Ağıdı3
Zeybek misin zeybek donu giyecek
Katil misin tatlı canı kıyacak
Cahil misin el sözüne uyacak
Koç gibi meydanlarda dönenlerdeniz
Biz ahbap uğruna ölenlerdeniz

Döküldü mü maşrapamın kalayı
Bozuldu mu zeybeklerin alayı
Düşmanları öldürmenin kolayı
Koç gibi meydanlarda dönenlerdeniz
Biz ahbap uğruna ölenlerdeniz

Alıverin martinimi atayım
Atayım da Karaşar’ı katayım
Fırsat verin düşmanları haklayım
Koç gibi meydanlarda dönenlerdeniz
Biz ahbap uğruna ölenlerdeniz

Kilis Kaçakçı Memed Ağıdı (“Memed’e Yazık”)4
Tibil’den çıktı da on iki atlı
Mayına düştük de yolumuz bağlı
Daima karadır yiğidin bahtı
Vurma zalım vurma Memed’e yazık

Yıkılmış evleri kaderi bozuk

Atlar çıktı Kilis yolu göründü
Yol parası da zalımlara verildi
Duymadın mı anam oğlun vuruldu
Vurma zalım vurma Memed’e yazık
Yıkılmış evleri kaderi bozuk

Kaçakçı Ağıdı (“Ezo Gelin”)5
Turnayı uçurdum Uruş köyünden
Tilsevet Gölüne battı mı dersin
Bir haber almadım Zambır köyünden
Sibib’e telinden attı mı dersin

Hele Devehüyük geçit yeridir
Bozhüyük’te gümanımın biridir
Alıp giden Türkmenlerin eridir
Bir gece Kozbaş’ta yattı mı dersin

Önünde Sacır var, geçmez orayı
Hep avcılar arar bahtı karayı
Şaine, Küllü’yü, hem Zügara’yı
Bu üç köyü şavkı tuttu mu dersin

Mallarım kaçaktır, varma gümrüğe
Geç Karakuyu’dan otur Düğnük’e
Dön ha Ezo, dön ha, eski yurduna
Sahiplerin seni sattı mı dersin

 

NOTLAR

1 İlhan Başgöz, Türkü, İstanbul: Pan Yayıncılık, 2008, s. 82.
2 Süleyman Şenel, “Ayıngacı Türküleri: Mâni, Türkü ve Şarkılarda Tütün,” Tütün Kitabı, ed. Emine Gürsoy Naskali, İstanbul: Kitabevi Yayınları, 2003.
3 Karaşar, Ankara’dan derlenmiştir. Afyon taraflarında Molla Ahmed adına söylenen ağıt, “Karaşar Zeybeği” olarak da bilinen bu ayıngacı ağıdı ezgisinin bir çeşitlemesiyle söylenir. “Karaşar Zeybeği”nde yer alan bazı dizeler, “Molla Ahmed” ağıdında, karşımıza şöyle çıkar:

Eridi mi maşrapamın kalayı
Dağıldı mı Moll’Ahmed’in alayı
Bir kama da öldürmenin kolayı

Koç gibi meydanda dönen Ahmed’im
Neslihan yoluna ölen Ahmed’im

4 Barak havası. Kilis’ten derlenmiştir.
5 Gaziantep’te derlenmiştir. Ağıdı yakan İzanlı Bekir Karaduman’dır.

KAYNAKÇA

Mehmet Akpınar. “Reji idaresi (1908-1925).” Yüksek Lisans Tezi. Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon, 1998.
Ömer Akpınar. Giresun Türküleri ve Oyun Havaları. haz. Hüseyin Akpınar. İstanbul: Kitabevi Yayınları, 2010.
Ali Ufkî. Mecmûa-i Sâz ü Söz. haz. Şükrü Elçin. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 2000.
Ali Ufkî. Hâzâ Mecmûa-i Sâz ü Söz. haz. Hakan Cevher. İzmir: Meta Basım, 2003.
İlhan Başgöz. Folklor Yazıları. İstanbul: Adam Yayıncılık, 1986.
İlhan Başgöz. Türkü. İstanbul: Pan Yayıncılık, 2008.
Mustafa Batman. “Tobacco Smuggling in the Black-sea Region of the Ottoman Empire: 1883-1914.” Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Şehir Üniversitesi, 2013.
Mehmet Bayrak. Eşkiyalık ve Eşkiya Türküleri. Ankara: Yorum Yayıncılık, 1985.
Niyazi Berkes. İki Yüz Yıldır Neden Bocalıyoruz? İstanbul: Cumhuriyet, 1997.
Barış Borlat. “Atatürk Döneminde Türkiye’de Tütün ve Sigara Kaçakçılığı (1923-1938).” Yüksek Lisans Tezi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2013.
Peter Burke. “History and Folklore: A Historiographical Survey.” Folklore 115/2 (2004): 133-139.
Peter Burke. Yeniçağ Başında Avrupa Halk Kültürü. çev. G. Aksan. Ankara: İmge Kitabevi, 1978.
Philip V. Bohlman. The Study of Folk Music in the Modern World. Bloomington: Indiana University Press, 1988.
John Greenway. “Folk Songs as Socio-historical Documents.” Western Folklore 19/1 (1960): 1-9.
Bruno Nettl. Folk and Traditional Music of the Western Continents. New Jersey: Prentice-Hall Inc., 1973.
Süleyman Şenel. “Ayıngacı Türküleri: Mâni, Türkü ve Şarkılarda Tütün.” Tütün Kitabı. ed. Emine Gürsoy Naskali. İstanbul: Kitabevi Yayınları, 2003.
Süleyman Şenel. “Türkü (Musiki).” Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c. 41. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 2012, s. 612-616.