Z Dergi Mobil Uygulamasını
ÜCRETSİZ HEMEN İNDİRİN!

Mobil Websitesine Devam Et >>

1844 Nüfus Sayımında Merkezefendi ve Çevresi
Ahmet Ergün

Yazı Boyutu: a a a
Okuma Modu

1844 Nüfus Sayımında Merkezefendi ve Çevresi
Ahmet Ergün

https://www.zdergisi.istanbul/makale/1844-nufus-sayiminda-merkezefendi-ve-cevresi-163

OSMANLIDA ÇAĞDAŞ NÜFUS SAYIMLARI

XIX. yüzyıl Osmanlı Devleti’nde savaş gâileleri arasında birçok reformun ardı ardına gerçekleştirildiği, devlet açısından büyük dönüşümlerin yaşandığı bir yüzyıldır. II. Mahmud döneminde Yeniçeri Ocağı’nın lağvedilmesinden sonra asker ihtiyacının karşılanması için hâneyi değil, bireyi esas alan ilk nüfus sayımı gerçekleştirilmiştir. Aslında Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasının hemen akabinde bir nüfus sayımı yapılmaya başlanmıştı. Ancak Rusya ile olan savaş münâsebetiyle bu sayım sonuçlandırılamamıştır. Osmanlı-Rus savaşının Edirne Antlaşması’yla sonuçlanmasından sonra 1831 yılında devlet yeniden bir sayım yapmaya girişmiştir.1

1831 yılındaki tahrir şer‘i memurlar tarafından yapılmıştır. Tahrir işleminde bütün yerlerde halk, İslâm ve reâyâ olmak üzere belli başlı iki gruba ayrılmıştır.2 Anadolu’daki aşîretler ise nüfus defterlerinde ayrı ayrı gösterilmişlerdir.
Müslüman nüfus, genellikle matlûba muvâfık ve matlûba gayri muvâfık diye iki kısma ayrılarak yazılmıştır. Nüfûsun bu şekilde ayrılmış olması, erkeklerin askerliğe elverişli olup olmaması ile ilgilidir.3 Burada matlûba muvâfık (istenilen şartları taşıyor) olanlar, askerliğe elverişli olanları ifâde etmektedir. Matlûba gayri muvâfık (istenen vasfın dışında) olarak gösterilen kişilerin yanına ihtiyar, sabî, sakat, amelmande, âmâ gibi açıklamalar eklenmiştir.

Osmanlı Devleti 1831 yılındaki sayım sonuçlarına göre, 3.722.738 erkek nüfûsa sâhip idi. Bu rakam, kadınları da dâhil etmek üzere ikiyle çarpıldığı takdirde, bu târihte Osmanlı nüfûsunun 7.5 milyon civârında olduğu görülmektedir. Bu sayımda kayıt altına alınamayan nüfus oranının yaklaşık %50 civârında olduğu ileri sürülmektedir. 4 Karal’ın “İlk Nüfus Sayımı” adını verdiği bu sayım –Karpat’ın şüpheyle karşılamasına rağmen- artık literatürde bu şekilde anılacaktır. Mübahat Kütükoğlu, Mühimme defterlerindeki kayıtlara dayanarak bu sayımla ilgili ilk fermânın 1830 yılı Temmuzunun ilk yarısında Karaman eyâletine gönderildiğini, sayımın aynı yılın Aralık ayı içerisinde tamamlandığını belirtmektedir. Kütükoğlu, 1830 tahrîrinin aynı yıl içerisinde bütün Osmanlı topraklarında tamamlanamadığını, bâzı yerlerde sayımın 1831 yılına sarktığını da belirtmektedir.

Karaman eyâleti ilk nüfus sayımı için başlangıç noktası olarak tespit edilmiş ve “asâkir-i mansûre tahrîri” gâyesiyle kaleme alınan lâyiha Karaman vâlisi Esat Paşa’ya gönderilmişti. Karaman eyâletinin sayımı diğer eyalet ve livâlara bir başlangıç olacağından bu konuda gâyet akıllıca davranılarak işi şiddet gösterisine muhtaç etmeyip renk verilmeksizin kolaylıkla halletmek yolunu bulmanın çâresine bakmak lazımdı. Tahrir işine ahâli birdenbire anlam veremeyip türlü mütâlaalarda bulunacaklarından üzerlerine asker ve top gönderilmesi dedikoduya sebep olacaktı. Ahâliye devletin maksadının görünürde vergi konusunun tadil ve düzeltilmesi şeklinde yansıtılması istendi. İşin iç yüzünün hissettirilmemesi ve yazıyı kaleme alanların kendi aralarında bile gâyet gizli tutulup asıl meram ve maksadın başka bir şekilde ifâde edilmesi gerekmekteydi. Gönderilecek muharrirlere (yazıcılara) sayım esnâsında her şahsın yalnızca ismini sorup eşkâlini sormadan kendiliğinden ve yaşını da tahmînen kaydetmeleri tembih olunması kararlaştırıldı.5 Bu ilk sayımın asıl gâyesi asker alma olmasına rağmen, uzun yıllardır süren savaşlardan bıkan halkın böyle bir sayıma sıcak bakmayacağını hisseden yöneticiler, sayımın asıl gâyesini gizleyerek gerekçesini vergi işlerinin yeniden düzenlenmesi şeklinde yansıtmak istemekteydi. Bu sayımdan 15 yıl kadar sonra1844 yılında yeni bir sayıma ihtiyaç duyulmuştu. Bu sayımla aynı târihte temettü tahrîri adı verilen bir sayımın da yapıldığı görülmektedir. İlki 1840 yılında yapılan temettü sayımlarının defterlerinde XV. ve XVI. yüzyıllardaki tahrir defterlerinden çıkarılan bilgilerden çok daha fazlasını bulmak mümkündür.6

1874 yılında yeni bir genel nüfus sayımı yapılmasına karar verilerek gerekli hazırlıklar yapılmış, hatta İrâde’si dahi çıkmıştı. Bu nüfus sayımının nasıl yapılacağına, yâni usûl ve esaslarına dâir tâlimatlar da hazırlanmıştı. Önceki sayımlardan farklı olarak üç tip nüfus defterinin kullanılmasına dayanan bir kayıt düzeni öngörülmüştü. Birinci defter esas defter olup köylerde ve kasaba mahallelerinde yaşayan bütün erkekler bu deftere kaydedilecekti. 1875 yılında Bosna Hersek’te çıkan ayaklanmalar, Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi, anayasanın îlânı, Sultan II. Abdülhamid’in 1876 yılında tahta geçmesi ve özellikle de 1877-1878’deki Osmanlı-Rus Savaşı gibi nedenlerle sayım ileriki bir târihe ertelendi. Her ne kadar bu târihte sayım yapılamasa da öngörülen yeni usûl 1881 yılında yapılacak sayımın temelini oluşturmuştur.7 1881 yılında nüfus idâresinin de içinde bulunduğu birtakım düzenlemenin yürürlüğe girmesinden sonra, yeni bir sayım işine girişildi. Fakat sayım işine ancak 1882 yılında başlanabildi. Uzun süren sayım sonuçları, 1893 yılında pâdişâha takdim edildi. Bu sayımın özelliği, kadınların ilk defa sayılması ve sayım sonucunda nüfus tezkiresi zorunluluğu getirilmesidir.8 Osmanlı Devleti’nde son nüfus sayımı, 1905-1906 yılında yapılmıştır. Bu sayımda kaydedilen her kişiye, Tezâkir-i Osmâniye, yâni bir kimlik kartı verilecekti.9 Osmanlı Devleti’nin gerçekleştirdiği bu son sayım aynı zamanda günümüz Merkezî Nüfus İdâresi Sistemi’nin (MERNİS) temelini oluşturmaktadır.8

1844 (1260) İstanbul Nüfus Sayımı ve Zeytinburnu

Osmanlı Arşivi’nde bulunan Nüfus Defterleri serisinde 1844 (h. 1260) yılına târihlenen iki nüfus defteri9 İstanbul’un sur dışındaki mahallelerinde sâkin Müslüman ahâlinin kayıtlarını ihtivâ etmektedir. Bunlardan birincisi, evli Müslümanların, diğeri de bekâr Müslümanların kaydedildikleri defterlerdir. Birinci defter “Merkezefendi mahallesi ve dergâh” ile “Yenikapı Mevlevîhânesi” adıyla bugünkü Zeytinburnu sınırlarına âit iki birimi de ihtivâ etmektedir. Bekârlar defterinde ise Topkapı dışında Takyeci bekârı, Takyeci’ye ilhak olunan bağlar bekârı, Merkezefendi bekârı ve Yedikule dışındaki Fâtih (Sultan Mehmed Han) bekârı adlarıyla kaydedilmiş mahalleler/birimler bulunmaktadır.

Merkezefendi Mahallesi

Bu sayımda, Merkezefendi mahallesinde toplamda 100 Müslüman erkek nüfus kaydedilmiştir. 1 numaralı hânede mahalle imâmı Şeyh Seyyid Mehmed Nureddin Efendi kayıtlıdır. Şeyh olduğunun belirtilmesi aynı zamanda dergah ile ilişkisini gösterir. Ayrıca bir şeyh vekîli ve bir de imam vekîli vardır. Yine dergah ile ilintili olarak 9 kişi de derviş sıfatıyla zikredilmiştir. Bunların yanında 6 cambaz (at ya da hayvan tüccarı), 4 muytab (kıl dokumacısı), 4 rençper, 2 arabacı, 2 bahçıvana tesâdüf edilmektedir. Birer adet de berber, bağcı, eskici, kantarcı, kebapçı, mahalle bekçisi gibi iş bölümünün geliştiği bir mahallede bulunabilecek meslek sâhipleri görülmektedir. Merkezefendi mahallesinde kayıtlı 100 nüfus içerisinde seyyit sıfatını taşıyanların oranı bir hayli fazladır. Mahallede bulunan 47 kişi isimleri önünde seyyit sıfatıyla kaydedilmiştir. 27 kişinin ismi ya da iki isminden biri Mehmed (Muhammed)’ dir. 9 kişide Ahmed, 8 kişide de Ali ismi bulunmaktadır. Mahallede sâkin 100 kişiden nereli olduğu belirtilen kişilerden 52’si Âsitâneli (İstanbullu), 3’ü Filibeli, 2’si Çorluludur. Birer kişi olmak üzere toplamda 18 kişi de değişik şehirlerden gelmişlerdir. Mahallede 1 yaş ve altında 11 kişi bulunurken 25 yaşında 9, 30 yaşında 7, 55, 45, 26, 13 yaşlarında 4, 60, 40, 35, 29, 28, 20, 5 ve 3 yaşlarında 3’er kişi bulunmaktadır. Mahallenin en yaşlısı 73 yaşındaki cambaz Hacı Mehmed’dir. Onu 61 yaşındaki bir kişi ile 60 yaşındaki 3 kişi tâkip etmektedir.

Osmanlı Arşivi’nde bulunan Nüfus Defterleri serisinde 1844 (h. 1260) yılına târihlenen iki nüfus defteri, İstanbul’un sur dışındaki mahallelerinde sâkin Müslüman ahâlinin kayıtlarını ihtivâ etmektedir.

Yenikapı Mevlevîhânesi

“Yenikapı Mevlevîhânesi’nde Bulunan Dervişân” başlığı altında 96 kişi kaydedilmiştir. Fakat isimleri yanına; “şeyh”, “derviş”, “dervişândan”, “tarîk-i Mevlevî’den” gibi notlar düşülen kişi sayısı 74’tür. Geri kalan 22 kişiyi de başlığa bakarak Mevlevîhâne ile ilişkilendirmek gerekir. Nitekim bunlardan bir kısmının yaşları çok küçük derviş çocukları oldukları görülür. 1 şeyh ve 9 dervişe sâhip Merkez Efendi Dergâhı’na karşı Yenikapı Mevlevîhânesi’nin en az 74 (şeyh, derviş, Mevlevî)’ye ev sâhipliği yapması dikkat çekmektedir. Mevlevîhâne’de isimleri yanında “dede” sıfatını taşıyan 10 kişi bulunmaktadır. Merkezefendi’deki kadar olmamakla birlikte 8 kişi de isimlerinin başında “seyyid” sıfatı taşımaktadır. 19 kişide Ali, 17 kişide Mehmed, 17 kişide Ahmed, 14 kişide de Mustafa ismi bir ya da ikinci isim olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yenikapı Mevlevîhânesi’nde Merkezefendi’dekinin aksine daha geniş bir taşralı profili dikkat çekmektedir. Nereli olduğu hakkında bilgi bulunan 91 kişiden 29’u Âsitâneli (İstanbullu)’dur. 17 kişi gibi kalabalık bir grup Konyalıdır. Bunların yanında Selânikli 5, Bursalı 4, Kayserili 3, Sivaslı 2, Manisalı 2, Kütahyalı 2 kişi bulunmaktadır. Birer kişiden oluşan değişik yerlerden gelme 27 kişi arasında 1 Buhâralı, 1 Fârisî0 ve 1 de Mısırlı olmak üzere 3 de yabancı bulunmaktadır. Mevlevîhâne sâkinlerinin nispeten genç sayılabilecek bir yaş ortalamasına sâhip olduklarını söyleyebiliriz. Yaşları belirtilenlerin 74’ü 16-35 yaş aralığındaki kişilerden oluşmaktadır. 25 yaşında 12 kişi, 30 yaşında 10 kişi, 35 yaşında 7 kişi ve 20 yaşında 6 kişi bulunmaktadır. Mevlevîhâne’nin en yaşlı kişisi 60 yaşındaki derviş Hacı Hasan’dır. Ondan küçük 59 yaşında bir kişi ile 48 yaşındaki başka bir kişiden sonrakilerin yaşı 40 ve onun altıdır.

Bekârlar

Bekârlar defterinde Topkapı dışındaki Takyeci bekârı, Takyeci’ye ilhak olunan bağlar bekârı, Merkezefendi bekârı ve Yedikule dışındaki Fâtih (Sultan Mehmed) bekârı adlarıyla kaydedilmiş mahalleler/ birimler bulunduğunu yukarıda zikretmiştik. Zeytinburnu’nun daha 1840’lı yıllarda nasıl bir sanâyi merkezi olduğu bekâr defterlerinden anlaşılmaktadır. Bekârlar daha çok taşradan çalışma amacıyla gelmiş, belli iş merkezleri civârında bekâr odaları denilen yerlerde kalıp gündüzleri yakındaki iş yerlerinde çalışan kişileri ifâde eder. Bu yönüyle Yedikule dışındaki Fâtih Sultan Mehmed mahallesi tam bir sanâyi merkezi görünümü arz etmektedir.

Bu mahallede 848 bekâr kayıtlıdır. 1 numaralı hânede sığır kasabı ustası Eğinli 55 yaşındaki Seyyid Ahmed bulunmaktadır. Bekârların mesleklerine bakıldığında mahallenin hangi tür sanâyi ile meşgul olduğu hakkında bilgi sâhibi olabilmekteyiz. Sığır kasabı yanında salhâne işçisi, bir hayli ciğerci, ganem (koyun) kasabı, mumhâne kalfası, mumhâne çırağı, debbağ gibi meslekler, burada bulunan mezbahaya ve mezbaha çıktıları çevresinde oluşan bir çok iş dalına işâret eder. Merkezefendi mahallesi bekârlarına gelince bunların çoğunluğunu rençper ve bahçıvanlar ile Merkezefendi hamamındaki tezgâhtar, tellak, külhancı gibi çalışanlar oluşturur.

  1. Enver Ziya Karal, İlk Nüfus Sayımı 1831, Ankara, 1940, s. 8.
  2. Rumeli tarafındaki sayımlarda Kıptîler İslâm olsun Hıristiyan olsun ayrı ayrı sayılmışlar, Kıptî tâifesi diye belirtilmişlerdir. Kıptîler için kabul edilen yöntem, Yahûdi ve Fellahlar için de kabul edilmiştir.
  3. Karal, age, s. 18.
  4. Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu, İstanbul, 2003, s. 59.
  5. BOA, HAT, 305/18034.
  6. Mübahat S. Kütükoğlu, “Osmanlı Sosyal ve İktisadi Tarihi Kaynaklarından Temettü Defterleri”, Belleten, c. 59, s. 225.
  7. Karpat, age, s. 69.
  8. Karpat, age, s. 73.
  9. Karpat, age, s. 75.
  10. Bu sayımda elde edilen veriler MERNİS projesi kapsamında Nüfus ve Vatandaşlık Genel Müdürlüğü tarafından veri tabanına aktarılmış ve vatandaşların hizmetine sunulmuştur.
  11. BOA, NFS.d, 159 ve 160.